Tuesday, 12 September 2023 14:58

12 Eylül Darbesi'ne Yönelik ASSAM Basın Bildirisi

Written by
Rate this item
(1 Vote)

“Çanakkale Bitmedi, Darbelerle Devam Ettirilmek İsteniyor…”

Darbeler bitti gibi görünüyor olsa da şekil değiştirerek; siyasi, ekonomik ve içtimai projelerle devletimiz ve milletimiz teslim alınmak istenmektedir...

Darbeci zihniyet her darbe öncesinde oluş(turul)an şartlar sonucunda “DURUMDAN-VAZİFE ÇIKARMAK” suretiyle yönetime el koymuştur. Gerekçeler değişse de sonuç hiç değişmemiş; emperyalistler darbeciler eliyle ülkemize arzu ettiği istikamette yön vermiştir.

27 MAYIS’TA

Durum: Baskı rejimi ve irtica

Vazife: Kardeş kavgasına son vermek, irtica ile mücadele etmek.

İcra: Milli Birlik Komitesi eliyle darbe

12 EYLÜL’DE

Durum: Anarşi ve Terör

Vazife: Huzur ve güvenliğin tesisi

İcra: TSK'nın hiyerarşik Komuta Kademesi eliyle Darbe

28 ŞUBAT’TA

Durum: İrtica 

Vazife: İrtica ile mücadele

İcra: Post Modern (Modern Ötesi) Darbe

Darbeye gelene kadar medya provokasyonları hız kesmedi. Yargıya ve diğer bazı devlet kurumlarına “darbeci misyon” verildi. Darbenin ana omurgasını teşkil eden TSK’dan ve diğer devlet kurumlarından dindar personel ihraç süreci başlatıldı.

15 TEMMUZ

Durum: Yolsuzluk

Vazife: İşgal

İcra: TSK’ya sızmış FETÖ’nün milletin silahını millete karşı kullanarak ülkeyi müstevlilere teslim etmek istedi.

DARBECİ ZİHNİYETİN ÖZELLİKLERİ

Kökleri dışardadır. Üst aklın emrinde bir alt akıl ve yerel unsur olmayı temsil eder, ana gayesi; üst aklın inşa ettiği dünya nizamına sadık kalıp ülkeyi batının hammadde yatağı ve pazar ülkesi yapmaktır. İşbirlikçi veya yarı işbirlikçi yapının devamını tesis ve temin görevini yerine getirirler. Küresel ve yerli statükonun ortak tehdit algısı İSLAM ve onun şahsında özelleştiren kişi kurum ve kuruluşlardır.

Küresel hegemonya, İslam’ın karşısına yine kendisinin kurguladığı dünya ölçeğinde bir terör ve kaos oluşturma aparatları eliyle, kendilerinin arzuladığı gibi bir İslam’ı (!) çıkartma çabasındadır. Bu maksatla, hedef aldıkları ülkelerde darbeleri yapacak vekiller teşkil etmektedirler. FETÖ-DEAŞ-EL KAİDE- BOKOHARAM gibi terör örgütleri bunun en bariz örnekleridir. PYD & DEAŞ ikilisi ile, Kuzey Suriye ve Kuzey Irak’ta, ülkemizin güneyinde, Tavşana Kaç – Tazıya Tut! oyununu sergileyerek, milyonlarca insanın kanına girmişler, göçe zorlayarak (ortaklarımız dedikleri) terör örgütleri eliyle, topraklara el koymuşlardır. Uluslararası sistem İslam’dan korkmaktadır. İslam’a karşı yerel ve küresel tedbirler almaktadır. Yerelde İslam’ı irtica ve terörle ilişkilendirip, küreselde medeniyetler çatışmasının bir aktörü yapılmak istenmektedir.

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 darbelerinde, millet etki altında kaldığı için darbeleri memleketin yararına görüyordu. Ordu ile darbeciler arasındaki ayırımı yapamıyordu. Türkiye tarihinde kara bir leke olarak yer almış 12 Eylül Darbesi sürecinde 650 bin kişi gözaltına alınmış, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılanmış, 7 binden fazla kişi için idam cezası istenmiş, 517 kişiye idam cezası verilmiş, haklarında idam cezası verilen 50 kişi asılmış, idamları istenen 259 kişinin dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderilmiş, 388 bin kişiye pasaport verilmemiş, 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılmış, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmiştir.

SONUÇ OLARAK

Emperyal devletlerin “Çanakkale Savaşı” bitmediği yönündeki siyasetleri ile; Milletimize yeniden pranga vurulmak isteniyor. Türk Milletine tatbik etmeyi arzu ettikleri esaret şartları, darbelerle devam ettirilmek isteniyor.

Artık, milli ve manevi değerlerimizle barışma zamanı gelmiştir.

İslam’ı ebedi düşman olarak gören resmî ideoloji paranoyasından kurtulmamız gerek.

Öte yandan uzun yıllar NATO’nun oluşturduğu sanal dış güvenlik algısı ile, sadece iç güvenliğe odaklanma dönemi de sona ermiştir. Sınırımıza dayanan askeri müdahale hazırlıklarının ve içerde kaos çıkartma çabalarının amacı, tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi, bizim ve yakın coğrafyamızdaki kardeşlerimizin yaşadığı bu kadim toprakları yeniden istedikleri gibi şekillendirmektir.

Ülkenin toprak bütünlüğünün hedef alındığını gösteren haritalar, dış güçlerin bu haritalarının sahada da karşılık bulması için uygulanan açık ve örtülü operasyonlar, devletimize dayatılmak istenen emperyal siyaset, her şeyi apaçık ortaya koymaktadır.

Darbeci yapılanmalar, bölgesel işbirliğinin önündeki en büyük engeldir.

İç ve dış dinamikler, milli ve manevi değerler üzerinden, milli güç unsurları temelinde yeniden inşa edilmelidir.

Küresel güç odakları ile işbirliği, onların amaçlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Darbeyi tetikleyen sebeplerin tümü ortadan kaldırılmalı, darbeye hizmet eden bütün unsurlardan hesap sorulmalıdır. Hülasa; 27 Mayıs’ın hesabı sorulabilseydi, 12 Mart Muhtırası, 12 Mart’tın hesabı sorulabilseydi, 12 Eylül Darbesi; 12 Eylül’den hesap sorulabilseydi, 28 Şubat ve devamındaki artçı darbe planları Balyoz, Ergenekon, 27 Nisan 2007 E-Muhtırası gerçekleşmezdi. Nihayet, 15 Temmuz işgal girişimine gelinmezdi.

Bugün sembolik birkaç general ve ismi darbeden dolayı mahkûm etmiş olmak, darbelerin hesabının tam olarak sorulmuş olduğu anlamına gelmiyor. TSK’yı Darbeye teşvik eden, perde gerisinde kalan Medya, Üniversite, Sendika, bazı Dernek yönetimleri gibi, darbecilerin tümünden hesap sorulmalıdır. Yani, fiilen açık ve örtülü olarak sahada olan darbeci yargıdan, medyadan, faiz ekonomisinin tetikçilerinden istenen ölçüde hesap sorulamamıştır. Mağduriyetler belli ölçüde kısmen giderilmiş olsa da hak, hukuk, adalet tam olarak tesis edilememiştir. Sorulması gereken bütün hesaplar sorulmadıkça; giderilmesi gereken bütün mağduriyetler ortadan kaldırılmadıkça, darbeler bitmiş sayılamaz.

Kamuoyuna saygılarımızla sunarız.

ASSAM Yönetim Kurulu

Read 284 times Last modified on Tuesday, 12 September 2023 15:15
Login to post comments