Dünyanın ve Ülkemizin Covid-19 salgınıyla tek bir yumruk olarak ortaya koyduğu mücadele göstermiştir ki birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bir süreçten geçiyoruz. Dünya üzerinde Müslümanlar arasına ekilen nifak tohumları göstermektedir ki ayrışmak ve ayrıştırmak, toplumları kutuplaştıracak söylemlerde bulunmak, bizlere değil emperyalist sisteme yaramaktadır.
Halkı farklılıklardan kurtararak toplumsal birliği tesis etmekle mükellef olan Sivil Toplum Kuruluşlarının toplumu ayrıştırıcı ve karşı karşıya getirici söylemlerde bulunması kabul edilebilir bir durum değildir.
Sivil toplum kuruluşları toplumun değerlerine düşmanlık yapamazlar.
Sn. Prof. Dr. Ali Erbaş’ın şahsında, dinimize, birlik ve beraberliğimize yapılan saldırıya sessiz kalamayız.
Yayınladıkları bildirilerde, bulundukları suç duyurusu içeriğinde sayın Diyanet İşleri Başkanının vermek istediği mesajla hiç ilgisi olmayan bir biçimde, bu milletin değerlerine, dinine, inancına hakaret etmişler, halkın inançlarını hiçe sayarak Anayasa suçu işlemişlerdir.
Üstelik dini değerlerimize dogma diyecek kadar da haddi aşan bir dil kullanarak İslam’a olan düşmanlıklarını açıkça ortaya koymuşlardır.
Sayın Diyanet İşleri Başkanımız hutbesinde Ramazan münasebetiyle İslami duyarlılığın arttığı bir dönemde, Ramazan’ın sabır ve irade eğitimi olduğunu belirtmiş ve bu münasebetle de bu ayın, kötü alışkanlıklardan kurtulma vesilesi yapılmasını önermiştir.
Sigaranın zararlarından bahsetmiş, içkinin zararlarından bahsetmiş, zinanın, lûtîliğin, eşcinselliğin, zararlarından bahsetmiştir. Burada topluma bu kötü alışkanlıklardan uzaklaşılması çağrısı vardır. Üstelik İçki, zina, eşcinsellik, lûtîlik tercih edilecek bir hayat tarzı değildir.
Bütün bunlar dinimizce de yasaklanmıştır. Bu fiilleri yapanlar lanetlenmiştir. Kur’an’ı Kerim’de lanetlenmiş Lut kavmi konusunda 12 surede 70’ten fazla ayet vardır. Bu sapkın bir hastalıktır. Bunu topluma Diyanet İşleri Başkanımız anlatmayacakta kim anlatacaktır?
Bu kötü alışkanlıklardan uzaklaşılması çağrısı, alışkanlık sahiplerini aşağılamak değildir, düşmanlık hiç değildir. Aksine bu alışkanlık sahiplerine insan olarak değer verildiği için, o alışkanlık sahiplerinin bu kötü alışkanlıklardan kurtulması, bu alışkanlıkların yaygınlaştırılmaması tavsiyesi vardır.
Ankara, İstanbul, İzmir Baro temsilcilerinin ve İHD (İnsan Hakları Derneği) temsilcilerinin yaptıkları tam da bu kötü alışkanlıkları meşrulaştırma çabasıdır. Dini inançları hiçe saymak onlarla alay etmektir.Toplumu ayrıştırmak ve kutuplaştırmak çabasıdır.
Bu millete, bu milletin dinine ve değerlerine saygılı olan hiçbir insan, Diyanet İşleri Başkanlığının bu hutbesine karşı çıkamaz.
Ankara Barosu Yönetiminin bu milletin bin yıllık değerlerine, inancına, yaptığı dogma nitelemesi ile aşağılamasını bir kez daha, şiddetle kınadığımızı ifade ediyor, Cumhuriyet Savcılarımızı göreve davet ediyoruz.
Bir kez daha Diyanet İşleri Başkanımızın yanında olduğumuzu kamuoyuna saygıyla ilan ediyoruz.
Adnan Tanrıverdi
ASSAM Ynt.Krl.Bşk.
Basın açıklamasını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.