Birleşik İslam İcra Heyeti İnceleme ve Araştırma Masası
Hollanda'da 15 yaşında ki bir erkek, aynı yaşlarda kız öğrenciyi sokak ortasında feci bir şekilde dövdü.
Rotterdam'da meydana gelen olayda genç kız arkadan çelme atarak yere düşürülüyor. Yerden kalkan genç kız, kendini savunarak bir tekme savuruyor. Tekrar kıza saldıran genç erkek, sokak ortasında genç kızı feci şekilde darp ediyor. Olayla ilgili görüntüler sosyal medyada gündeme oturdu.
Tepkiler üzerine bir açıklama yapan Rotterdam Polis Sözcüsü Tinet De Jong, gençlerin birbirlerine hava atmak için böyle şiddet olaylarına bulaştıklarını söyledi. Dayak videosunun facebook'ta yayınlanmasından sonra dayakçı gencin kimliğini ve adresini vatandaşların kendilerine bildirdiğini kaydeden De Jong, duyarlı vatandaşlara teşekkür etti.*
"İslâm Fıkhına Göre Devlet, Hilafet ve Saltanatta Yönetim Usul ve Esaslarına Işık Tutan Hükümler" konulu ASSAM Seminerinde Araştırmacı Yazar Hüseyin DAYI tarafından sunulan "Hıristiyanlıkta, İslamiyette ve Laiklikte Devlet, Demokrasi ve Kadın" konulu tebliği metni ve videosu aşağıdadır.
Hırİstİyanlıkta, İslamİyet’te ve Laİklİkte Devlet, Demokrasİ ve Kadın
Hüseyin DAYI
Bismillahirrahmanirrahim.
Muhterem katılımcılar hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki iki değerli konuşmacı, konularının tabii akışı içinde programa göre benim ele alacağım “şura, rey, bi’at, liyakat, adalet” ve dolayısıyla “İslam Devleti’nde müşterek iradenin teşkili ve aslî görev alanları” gibi meseleleri de önemli ölçüde işlediler. Bir bakıma iyi de oldu. Çünkü her ikisi de, o meseleleri tam bir vukufiyetle izah ettiler. Bu durumda önceden hazırladığım tebliğe göre değil de, konuşmacıların düşünce hayatımızda gördükleri eksiklerden hareketle bir analiz yapmaya çalışmam daha uygun olacaktır.
Konuşmacılardan Mehmet Erdoğan hocamız, dindarlar arasında demokrasiye ve sosyo-politik alanda kadının aktivitesine soğuk bakan bir tutumun mevcudiyetinden yakındı. O haklı yakınmalar, o meseleleri daha titiz bir şekilde ele almamızın gerektiğini göstermektedir. Şayet İslamî bir devlet, sadece geçmişe ait bir uygulama olsaydı dikkatimizi fazlaca yoğunlaştırmamıza gerek kalmayabilirdi. Fakat Batılı düşünürlerden Noah Feldman’in de ifade ettiği gibi, bütün dünya Müslümanları arasında “İslam Devleti” arzusu gittikçe kuvvetlenmektedir. Aslında herkesin gözlemlediği bu durumda, günümüzdeki devlet hayatının gereği olarak, sadece ilahiyatçıların değil, multidisipliner bir yaklaşımla her alandaki ilim mensuplarının çalışmalarına ihtiyaç var demektir. Şimdi konumun büyük ölçüde işlenmişliği zaruretinden dolayı, bir değişiklik yaparak İslam, Hıristiyan ve Batılı laik medeniyetlerin devlete, demokrasiye ve kadının siyasetteki aktivitesine yönelik tutumlarını sergilemeye çalışacağım.
"İslâm Fıkhına Göre Devlet, Hilafet ve Saltanatta Yönetim Usul ve Esaslarına Işık Tutan Hükümler" konulu ASSAM Seminerinde Prof. Dr. Mehmet ERDOĞAN "İslâm Fıkhına göre: Devletin insana tanıdığı temel hak ve özgürlükler" başlıklı tebliğinin 2 parçadan oluşan videosu aşağıda bulunmaktadır...
"İslâm Fıkhına Göre Devlet, Hilafet ve Saltanatta Yönetim Usul ve Esaslarına Işık Tutan Hükümler" konulu ASSAM Seminerinde Marmara Ünv. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet ÖZEL tarafından sunulan "Devlet Başkanı Olarak Hz. Peygamber: Yönetim, Dış İlişkiler, Ordu" konulu tebliğin giriş bölümü aşağıdadır.
Ahmet Özel
Giriş. Resulullah’ın peygamberlik misyonu ferdî ve manevî hayatın olduğu kadar sosyal ve maddî hayatın da mükemmellik ölçüsünü ortaya koymayı, her iki alanda da insanlara kılavuzluk yapmayı kapsamaktadır. Müslümanlar inançları gereği Hz. Peygamber’in her iki alandaki kılavuzluk ve otoritesini kabul etmekle birlikte İslam dünyasında onu tanıma ve anlama konusunda genellikle yeni bir sosyal düzenin kurucusu olarak gösterdiği faaliyetlerden çok ferdî ve manevî hayata kılavuzluğuna alaka duyulmuş, hayatıyla ilgili literatür de daha çok bu istikamette gelişme göstermiştir. Esasen tarih boyunca müslüman toplumlarda sosyal hayatın Kur’an ve Sünnet’te belirlenen temel esaslar çerçevesinde şekillenmiş bulunması da insanların bu yönelişlerinde etkili olmuş, manevî olgunluk erdemli bir ferdî hayat kadar düzenli ve huzurlu bir sosyal hayat için de ulaşılması gereken bir amaç olarak görülmüştür. Batı dünyasında ise din ile hayatın maddî alanlarını birbirinden ayıran yaygın telakki çerçevesinde peygamberliğin yalnızca ferdî ve manevî hayata kılavuzluk şeklinde kabul edilmesi Hz. Peygamber’in sosyal misyonu ve tarihî rolünün kavranmasında karşılaşılan ciddî zorlukların başında gelmekte ve dolayısıyla Resulullah sosyal ve siyasal hayata fazla angaje olmuş görülmektedir. Bir diğer problem de Batı’nın yüzyıllar boyunca karşı karşıya kaldığı ve savaştığı rakip bir uygarlığın kurucusu olarak Hz. Peygamber hakkında Ortaçağ boyunca teşekkül eden önyargılardan ve menfi tasavvurdan hala kurtulamamış olunmasıdır. Ayrıca Resulullah’ın manevî yönünün beşerî faaliyetleriyle örtülü olması da bunda önemli rol oynamıştır.