İSVEÇ’TE YAŞANAN NEFRET SUÇUNA KARŞI ASSAM BASIN BİLDİRİSİ
İsveç’te gerçekleştirilen adi eylemin Türkiye ve tüm Müslümanların milli & manevi kutsallarını hedef almasını şiddetle kınıyoruz. Bu provakatif menfur ve alçakça saldırıların, ifade özgürlüğü veya demokratik bir eylem olarak ifade edilmesi iki yüzlü bir politikadan başka bir şey değildir. Zira demokrasilerde ifade özgürlüğü, diğer insanların haklarına tecavüz söz konusu olduğunda sınırlama ve yaptırımın muhatabı olacaktır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili Madde 10’da yer alan;
“Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.”
metni, Avrupa Birliği üyesi olan İsveç hükümetinin iradesi, yükümlüğü – sorumluluğu altında değil midir? Kendileri bunun bir nefret suçu olduğunu bilmiyorlar mı? Yoksa AB müktesebatını – hukuk mevzuatını sadece işlerine geldikleri gibi mi uygulamaktadırlar? Aynı eylem başka bir ülkede kendi kutsal değerlerine karşı yapılsa, (ki hiçbir Müslüman’ın kutsal kitaplara karşı böyle bir tavrı kabul edilemez.) aynı provokatif tepkileri verebilecekler midir? İki milyarı aşkın Müslüman dünyasını hedef alan bu çirkin eylemleri polis himayesinde gerçekleştirmek hangi hukuk sisteminin örfünde yer almaktadır? İsveç, böylesine menfur bir eylemi kontrol edemeyecek kadar provokatörlere & teröristlere karşı yaptırımlardan aciz ve siyasi kültürü olmayan bir devlet midir? Bu ve buna benzer eylemler, milletler arasındaki barış ortamını tehdit etmektedir. İnsanlığın ardı ardına salgın hastalıklar, savaşlar, iklim değişikliği ve gıda krizlerine maruz kaldığı son dönemde, dünyanın her zamankinden daha çok bir barış atmosferine ihtiyacı vardır.
İsveç, 2 milyar Müslüman’ı hedef alan bu eylemi yapanlar hakkında, gereken adli ve hukuki işlemleri acilen başlatmalı ve Müslüman & Türk dünyasından özür dilemelidir. Bu eylemi kınamayan, benzeri eylemleri kendi ülkelerinde yapılmasına seyirci kalan başta Hollanda ve Danimarka olmak üzere, gerekli yaptırımları uygulamayan tüm diğer devletler sorumludur ve bu çirkin fille ortak sayılırlar.
Her millet ve devlet; ancak kendine yakıştığı üzere hareket eder. İsveç’in mevcut siyasetçileri adi ve iki yüzlü açıklamaları ile, birkaç provokatörün kutsal kitabımız Ku’ran-ı Kerim yakmasının – yırtmasının Türkiye Cumhurbaşkanı’na hakaret ve tehditlerin arkasında duruyor. NATO’ya girmek için Türkiye’nin onayına ihtiyacı olan, teröristlerin Türkiye’ye iadesi hususunda protokoller imzalayan İsveç Hükümeti’nin, çirkin eylemler karşısındaki tutumu, bir ikiyüzlülük örneğidir. Oysaki, 1709’da Rus ordusuna yenilen İsveç Kralı XII. Charles (Demirbaş Şarl) Osmanlı’ya sığınmış ve topraklarında beş yıla yakın yaşamış; Osmanlı, kralın her türlü ihtiyaçlarını karşılamış, bunun yanı sıra borç para vermiş, istediği zaman da ülkesine dönmesini sağlamıştır. Atalarımız, Kırım’da 18. yüzyılda Hz. İsa’nın tasvirini yırtanları kilisenin önünde yüzer sopa vurdurarak cezalandırmıştır. Bu son provakatif eyleme karşı Hristiyan dininin muhtelif mezheplerinin temsilcilerinden de açıklamalar beklemekteyiz. Bu tür eylemlere sessiz kalan hükümetler, dini kurumlar; bir gün aynı menfur eylemler kendilerine karşı da yöneldiğinde sessizliğini koruyacak mıdır? Biz görüyoruz ki, insaniyeti henüz ölmemiş İsveç ve Avrupa halklarının ekseriyeti bu provakatif ırkçı eylemleri kınamaktadırlar. İsveç Büyükelçiliği camına yapıştırılan “Biz kitap yakan aptalların görüşlerine katılmıyoruz, görüşlerini paylaşmıyoruz!” (“We do not share that bookburning idiots view!”) ifadesi bunu açık bir şekilde göstermektedir. İsveç halkının görüşleri ile uyuşmayan İsveç hükümeti, bu ırkçı eylemlerin faillerini ve himaye eden polis yöneticilerini yargılamakla ve gereken cezayı vermekle sorumludur. Nefret suçu işlenen bu olayda, hakkaniyetli bir tavır sergileyerek gerekli beyanları sunan İsveç halkına teşekkürlerimizi sunarız. İsveç hükümeti suç unsuru olan bu aşağılık eylem karşısında ivedi bir şekilde yargılama işlemlerini başlatmalı, sorumluları cezalandırmalıdır.
Türk ve Müslüman kamuoyunun bilgisine sunarız.