18 KASIM 2013
(1)
Ülkemizde siyasi istikrarın devamını istiyoruz.
Barış sürecini destekliyoruz.
Başbakanın Diyarbakır gezisini özlediğimiz, geç kalmış, birleştirici, geniş ufuklu, çok cesur, çok önemli sosyal, siyasal ve hukuki sonuçları olacak, toplumsal barışı sağlayacak bir adım olarak görüyoruz.
Ergenekon davasının adil şekilde sonuçlanmasını istiyoruz. Yargılanan zihniyetin hortlaması ve hortlatılmasını istemiyoruz.
Eğitim sisteminin islahını istiyoruz.
Dershane sisteminin savunulmasını getirim kavgası olarak görüyoruz.
Dershanelerin, üniversite girişlerinde çıtayı yükseltmekten ve maddi imkân sahiplerinin şanslarını arttırmaktan başka bir fayda sağlamadığını, gençlerimizin eğitimine fazla bir katkısı olmadığını, özel okulların manevi değerlerin yerleşmesi için daha etkili olacağını düşünüyoruz.
Ülkenin devasa sorunları yanında dershane meselesini teferruat olarak görüyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı sadece Türkiye için değil İslâm Âlemi için Allah’ın bir lütfü olarak görüyoruz.
Liderliğini takdir, politikalarını tasvip ediyoruz.
İç ve dış politikada Türk Milletinin ve İslâm Âleminin eğik başını kaldırdığına, hakkın ve hakikatin sesi olduğuna, yerinin kolay doldurulamayacağına, kendisini hedef alanların niyetlerinin sorgulanması gerektiğine inanıyoruz.
Siyasi istikrarı bozacak hareket kimden gelirse gelsin yanlış, art niyetli, ülkenin hızını kesen, mihverini değiştiren, koalisyonlara ve milletin değerlerine düşman yönetimlere kapı açtığına inanıyor ve karşında durulması gerektiğini savunuyoruz.
Tepkimiz, yanlışa karşıdır.
Körü körüne Cemaatçilik yapılmamasını tavsiye ediyorum.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
21 ARALIK 2013
(2)
Hizmetin temiz hadimlerine selam olsun. Bu kardeşlerimizin oynanan büyük oyunun farkında olmalarını umarım.
Fetullah Hoca Efendi, Ülke ve dünya çapındaki İslâmi çalışmalarından dolayı şahsi güvenliği riske girdiği için Türkiye’den ABD’ye göç etmedi mi?
ABD kendi çıkarlarını korumayan bir organizasyonun başının ve merkezinin kendi ülkesinde yaşamasına müsaade eder mi?
ABD İslam Dünyasında ve diğer coğrafyada, İslâm şuuru ile yetişecek yeni nesiller inşasında iddiası olan, yetiştirdiği dindar kadrolarla başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkede bürokraside bir güç oluşturan ve ABD aleyhine olarak İslâm Âlemi için çalışan cemaatin önderinin kendi ülkesinde barınmasına müsaade eder mi?
Hoca Efendi, ABD ve Batılı çıkar gruplarının aleyhine olarak, Türkiye‘nin ve İslâm Âleminin çıkarlarını öne çıkaran çalışmalar içerisinde ise, ABD’de güvenlik içerisinde olabilir mi?
Diğer taraftan;
Milletin seçip, devletin yönetimine getirdiği bir iktidarın devrilmesi için devlet bürokrasinde kadrolaşmış bir cemaatin iktidarın yıkılması için başlattığı eyleme CEMAAT DARBESİ denmez mi?
Bu iktidarın devrilmesi, Milletin ve ümmetin kazanımlarını geri götürmez mi?
Böyle bir darbeye siyasi iktidar ve bu ülkenin kendi iradesi ile yönetilmesini isteyen halkı müsaade eder mi?
Hizmet ehli kardeşlerimizin meseleye, dershane kapatmada özel girişime hükümet darbesi söylemi ve devlette temizlik operasyonu gözü ile bakmaktan biraz daha geniş açı ile bakmalarını umarım.
Mesele hak arama ve temiz yönetim boyutunu çoktan geçmiştir.
İktidarı götürme niyetine yönelmiştir.
Bu milletin çoğu iktidarından memnundur. Bu iktidarın, ileri sürülen bütün noksanlıklarına rağmen, muktedir olarak devamı Milletin ve Ümmetin menfaatinedir. Zayıflamasına sebep olanlar iki milyar Müslüman'ın vebalını üzerlerine alırlar.
Bu yazımı, tertemiz düşünceleri ile hizmete sarılan arkadaşlarıma ithaf ediyorum. Kendilerini aklıselime davet ediyorum.
Sevgi, muhabbet ve selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
22 ARALIK 2013
(3)
Kritik bir süreçten geçiyoruz.
Allah insanı evladıyla ve malıyla da imtihan eder.
Şimdi biz, bu güne kadar omuz omuza mücadele verdiğimiz kardeşlerimizle imtihan ediliyoruz.
Bizim dışımızda iki Müslüman kardeşimizin ihtilafa düşmesini istemeyiz. İkisi ile de dostluk ilişkimiz varsa, aralarını bulmak için uğraşırız. Ama silahlarını çekip bir birinin çanlarına kast ettiklerini gördüğümüzde, kötü olmayalım diye bir kenara çekilip sonucu bekleyemeyiz. Haklı olanın yanında ve yardımında olmak bize farzdır.
Fetullah Hoca Efendi ile Tayyip Bey arasında bir savaş başlamıştır. Cemaate mensup kardeşlerimiz işin ne kadarının farkında ve oynanan kirli oyunda ne kadar rol alıyorlar bilemiyorum.
Ama ABD ve batılı güçler, İslâm Âlemini kendileri aleyhine organize eden bir beyni kendi ülkelerinde barındırmazlar. Barındırıyorlarsa onu organize olduğu ülkede kendi emellerine uygun olarak kullanıyorlardır.
Kendini kullandırmak istemeyen beyinler de, kullanmak isteyen ülkelerin topraklarında barınmazlar. Güvenli bulmadığı için Türkiye’den nasıl ayrılmışsa oradan da ayrılmaları gerekirdi.
Fetullah Hoca Efendinin ABD, Hıristiyan ve Yahudi Dünyası ile İslâm âlemi ve Türkiye aleyhine kirli bir işbirliği içinde olduğu anlaşılıyor. Bana göre son olaylar bunu açık bir şekilde ortaya koymuştur.
Hoca Efendi, Türkiye yargı ve bürokrasisinde kadrolaştırdığı elemanlarını, dershane ve yolsuzluklar gibi münferit bakıldığında hak verilebilecek sebepleri öne çıkararak, ama aslında batılı güçlerin istediği amaçları temin etmek üzere, Tayyip Bey Liderliğindeki AK Parti iktidarını devirmek için kirli bir savaşa sürüklemiştir.
Savaş kirli ve sinsidir.
Hedefi bütün politika ve icraatları ile TC ve Hükümetidir.
ASDER bu savaştaki yerini gün geçirmeden almalıdır.
Haklı olanın yanında safını belirlemelidir.
Zaman kritik bir zamandır.
Tarafımızın belirtilmesinin fitneyi büyüteceğini ileri süren arkadaşlarımız bulunabilir.
Aksine, haklı tarafın yanında yer almaz isek fitne büyür.
Sessizliğimiz yanlış yapanlara cesaret verir. Meselenin farkında olmayan cemaat mensuplarının yanlışlarını devam ettirmelerine sebep olur. Üyelerimizin de birbirleri ile mail savaşlarını devam ettirmelerinin önü alınmaz.
Bu savaş bir gün bitecek.
Haksız taraf galip gelirse iş işten geçmiş olacak. Ondan sonra, meseleyi düzeltmek için, tarafımızı belirlesek de bir şey yapamayacağız.
Haklı taraf kazanırsa, hakkın yanında bulunma kararlılığını gösteremediğimiz için hakkın imtihanından başımız eğik çıkacağız.
Sonuç;
Batılı güçler, Fetullah Gülen Cemaatini maşa olarak kullanarak TC Hükümetini yıkmak için birkaç yıldır gizli kapaklı uygulamalarla sürdürdükleri savaşı, açıkça sürdürmektedir.
Hükümet de bu tehlikeyi bize haber vererek iktidarını ve ülkeyi savunma refleksi içinde hareket etmektedir. Yani savaşın tarafı olarak açıkça cephe almış ve hedefi bize göstermektedir.
Bu savaş bizim misyon olarak savunduklarımız uğruna yapılmaktadır.
Haktan yana görünerek, Cemaat Lideri ve yakın çevresindekiler bizi kandırmışlardır.
BEN TARAFIMI BELİRLEDİM.
HÜKÜMET HAKLIDIR.
BAŞBAKAN HAKLIDIR.
BAŞBAKAN ÜLKE MENFAATLERİNİN VE İSLÂM DÜNYASININ MENFAATLERİNİN TEMİNATIDIR.
BU MİLLETİN VE ÜMMETİN EN BÜYÜK ŞANSIDIR.
BEN TAYYİP BEYLE, BAŞBAKANLA VE HÜKÜMETLE BERABERİM.
ASDER de vakit geçirmeden tarafını belirlemelidir.
Zaman tarafsızlık politikası uygulama zamanı değildir.
ASDER kimi haklı görüyorsa ona açık olarak güç vermelidir.
Fetullah Gülen mi?
Recep Tayyip Erdoğan mı?
Adnan Tanrıverdi
22 ARALIK 2013
(4)
Rüşveti, mafyayı, yolsuzluğu savunmak mümkün değildir.
Halk bankasının yaptığı iş, ABD’nin İran’a koyduğu ambargoyu, Hükümetin politikaları doğrultusunda delme eylemidir.
Şimdi yargı önüne getirilen, doğruluğu kanıtlanırsa, bu büyük işten bir kısım uyanıklar şahsi menfaat sağlamaya kalkışmış. Tabii ki bunlar cezalarını alsınlar.
Ama Fetullah Hocayı kullananların amacı bu yolsuzluğun ortaya çıkarılması değildir. Ambargoyu delen Türkiye’nin ve Başbakanının cezalandırılmasıdır. Hoca efendi de aynı şeyi istiyor. Amacı yolsuzlukla savaş değildir. Amelde niyet eylemden önemlidir.
İşe sadece adli boyutundan bakarsak gerçek adaletsizliği yapmış oluruz kanaatindeyim.
Hükümetin yanında yolsuzlukların karşısında olmamız gerektiği düşüncesindeyim..
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
22 ARALIK 2013
(5)
Fetullah Gülen Hocanın;
Amerika’da bulunmasını nasıl yoruluyorsunuz?
Amerika yararına hareket etmeme seçeneği olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Dünyayı yönetme gayretinde olan bir ülkenin bu fırsatı değerlendirmeyeceğini mi düşünüyorsunuz?
Ben Türkiye’ye zarar verdiğinin bilincinde olarak orada şuurlu bir şekilde kaldığını düşünüyorum.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
22 ARALIK 2013
(6)
Meselenin gerçek yüzünü yaşananlarla önümüze serdiniz. Allah razı olsun.
Şimdi Cemaat, inançlı bir iktidara rağmen neden Yargıda, Emniyette, Bürokraside ve devlette kadrolaşmayı istiyor?
İktidarı neden sahibine teslim etmek istemiyor?
Bu kadroyu Başbakan kullanamayacaksa kim kullanacak?
Bu paralel kadrolaşmaya kim hükmedecek?
Cemaatin lideri Fetullah Hoca Efendi mi kullanacak?
Böyle bir niyeti varsa siyasete girer. Yetkiyi alır ve kullanır.
Kadrolaştığı devlette iradeyi elinde tutmayı neden istiyor?
Hükümet iradesini Fetullah Hoca Efendinin istemediği bir konuda kullanamasın.
Pekiyi Hoca Efendi nerede?
Amerika’da!
Amerika, Türkiye yargısında, yürütmesinde ve yasamasında bu denli kudreti olan Hoca Efendinin bu imkânlarını, Amerikan çıkarlarına uygun kullanılmasını sağlamadan, Hoca efendiyi Ülkesinde ikamet ettirir mi?
Hoca Efendi, elindeki imkânın Amerika’nın çıkarına kullanılmasına razı olmasa Amerika’da ikamete devam eder mi?
Ara bulma safhası çoktan geçmiştir. Sonra ne diyeceğiz, Yargıda Hoca efendi, Emniyette İktidar güç sahibi olsun mu diyeceğiz?
Hoca Efendi, korkarım hıyanet içindedir.
Meselenin gerçek yüzü Ülkemizdeki temiz hizmet ehline gösterilmelidir.
Hoca Efendinin elini ayağını Türkiye’den çekmesi sağlanmalıdır.
Ara formüller ülkemize huzur getirmez.
Cemaatlerin görevi, devlette kadrolaşmak için değil, devlet hiyerarşisi içinde dürüst görev yapacak insanlar yetiştirmek olmalıdır.
Bu denli kadrolaşmak istemesi anlaşılabilir gibi değildir.
Bundan vazgeçmeyeceklerine göre pasifize edilmelidirler, itibarsızlaştırılmalıdırlar.
Bu zihniyetten ne Türkiye’ye ne de İslam Âlemine fayda gelmez.
Arabuluculuğa da, meselenin çözümüne de ASDER ’in gücü yetmez.
ASDER doğru tarafta yerini alırsa görevini yapmış sayılır.
Sivil toplumu doğru tarafa toplama gayreti içinde olursa vazifesini yapmış olur.
ASDER fevkalade önemli bir karar vermek zorundadır.
Mücadele başlamıştır.
Haklı tarafla birlikte mücadeleye katılmalıdır.
Sevgi ve selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
23 ARALIK 2013
(7)
Fevkalade iyi niyetlisiniz.
Bu mesele bir iç mesele olsa, belki diyalogla çözülebilir.
Mesele dış mesele ve ihanet boyutunda görünüyor.
Bazıları su-i zan olur diye düşünüyor.
Kanaatim açık ve net bir şekilde şudur ki;
Fetullah Hoca Efendi dış güçlerle iş birliği halinde Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine ikinci darbe girişiminde bulunmuştur.
Hükümet darbeyi önlemek için tedbirler geliştiriyor.
Hakemle, diyalogla sorun çözülemez.
Dış güçlerin operasyonunda görev alan kim olursa olsun, bu millete ve ümmete düşmanlık etmektedir.
Yapmamız gereken, İktidarın safında yer alarak, önce temiz hizmet hareketinin ABD’den yönetilmesinin önünü kesmek, müteakiben de hizmetin temiz insanlarını ikna ederek sistemlerinin ticaretin ve siyasetin dışına çıkaracak yeni bir örgütlenmeye gitmeleri gerektiğine inandırmak olmalıdır.
Bunun için;
Sivil toplum ve meslek kuruluşları, yolsuzlukla mücadele düşüncelerini ikinci plana iterek (o zaten yolunu aldı gidiyor), Hükümetin safında yer almalıdır.
Siyasi istikrarın yanında münferit yolsuzluklar teferruattır, önemli olan uluslararası girişimleri ve buna payanda olanları önlemektir diyerek hükmünü açıklamalıdır.
Bu tutum, safiyane bir tarzda hizmet içinde bulunan arkadaşlarımızın tamamına yakınının aklını başına getirecek veya etkisiz hale sokacaktır. Sonra da hizmet harekâtının yeniden dizaynı için girişimlerde bulunulmalıdır.
Böyle yapmayıp da arayı bulmak için çaba harcamak,
Hizmete temiz düşüncelerle katılan kardeşlerimizin de Cemaatin ABD merkezi ile kenetlenmesine sebep olacak ve hükümetin devrilmesi için var gücü ile çalışacaklardır.
Eğer, hükümet hâkimiyeti sağlar ise, kenetlenmiş temiz insanlar da bu operasyonlardan zarar görecekler.
Biz de bu gelişmeleri ah vah çekerek seyretmekten başka bir şey yapamayacağız.
Bu işi planlayan dış güçler de ellerini ovuşturacaklar.
Sinmek daha kolay olduğu için fitneye sebep olmayalım kalkanı arkasına sığınmayı çözüm zannedenler veya Cemaat ehli olanların dolduruşuna gelerek reaksiyon gösterme ihtimali olan kişi ve kurumları pasifize etmek isteyenler var.
Biz de pasif kalırsak, dış güçlerin desteklediği cemaat ile hükümet hesaplaşacak, biz de bu ataletimizin hesabını kendimize bile veremeyeceğiz.
Açıkça Hükümetimizin yanında yer almalıyız.
Dış güçlerin hesaplarının bozulması ve hizmete kendini adamış kardeşlerimizin de zarar görmesini önlemeliyiz.
Durumu doğru tespit edelim.
Doğru tarafta yerimizi alalım.
Cesaretli adımlarımızı atalım.
Ondan sonra Rabbimizin takdirini bekleyelim.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
23 ARALIK 2013
(8)
Eğer Bir Cemaat;
Ulusal ve uluslararası şirketler kurup yönetiyorsa,
Devlette kadrolaşıp iktidara ortak olmaya çalışıyorsa,
Bu cemaatin başı dünyayı yönetme gayretinde olan, gerektiğinde müttefiki devlet adamlarını bile gizli dinleyen bir ülkede ikamet ediyorsa,
Süper güçlerin Ülkemiz aleyhine başlattığı uluslararası bir operasyonla aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine yönelik sözüm ona bir yolsuzluk operasyonu başlatıyorsa,
Bu cemaat dini cemaat olmaktan çıkmış ve en hafifinden bir ticari şirket ve siyasi parti kisvesine girmiş demektir.
Bu şirketin ve siyasi partinin Amerika’dan yönetilmesi, temiz dini duyguları ile hareket eden cemaat mensuplarına, milletimize ve ümmetimize zarar vermektedir.
Şahsen bu irtibatın koparılması için hükümet tarafından başlatılan girişimlerin desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyim.
Yolsuzlukla mücadele ayrı önemli bir konudur. Onun mecrası açık bırakılmalıdır.
Düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşmayı bir borç bildiğim için yazıyorum.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
24 ARALIK 2013
(9)
Dışarıdan yönetilen bir hizmet, faaliyet, harekât, hayırlı bile olsa, dış güçlerin tasallutuna uğrar, kontrolüne girer, siyasete de bulaşmışsa milli çıkarlara zarar verir.
Dış güçlerin amaçlarına hizmet etmeye başlar.
Masum hizmet ehlini kullanır.
Geçmiş hizmetler bu gerçeği değiştirmez.
Bu gerçek anlaşılmalı ve yurt içindeki hizmet organizasyonunun dışarı ile irtibatı kesilmeli, siyasetten elini çekmesi sağlanmalıdır.
Son yapılanlar dış güçlerin ülkemiz yönetimine karşı başlattığı darbe girişimidir.
Hizmetin dış merkezi buna alet olmuştur.
Bu hata geçmişteki bütün güzel şeyleri siler süpürür.
Geçmişte hizmet ettim diye kimsenin buna hakkı yoktur.
Hayatın içindeyiz.
Bu ülke en rüşvetsiz dönemine bu yönetim zamanında girmiştir.
Yolda, belde, karakolda, maliyede, kabristanlarda, hastanelerde, belediyelerde yaşananları unutmayalım.
Rüşvetçi ilan etmek bühtandır.
Münferit suçlu varsa cezasını görür.
Buna çağın yolsuzluğu denmez.
Bizim önce istikrara ihtiyacımız var.
Bunu bozmak isteyen olursa bu milletin elleri onların yakasındadır.
Bu töhmetten onları kimse kurtaramaz.
Aklımızı başımıza alalım.
Milletin kaderi ile oynamayalım.
Bir asırdır hasretini çektiğimiz bir yönetime sahip olduk.
Kim bunu devirmek isterse karşına dikilmek bizim vazifemizdir.
Hizmet uluslar arası boyutunu milli menfaatlere uygun olarak yürütebiliyorsa başımızın tacıdır.
Yürütemiyorsa milli bünye içine dışarıdan müdahaleyi engellemelidir.
Adnan Tanrıverdi
20 OCAK 2014
(10)
Mensubiyet bazen hakkı perdeleyebilir.
Haksız olduğunu bilerek taraf tutmanın vebali büyüktür.
Rabbim kişinin son nefesteki imanına bakar.
Önceki iyi amelleri etki eder ama iman nasip olmamışsa ahireti perişan olur.
Hâkim de, kadı da karşısına gelen mesele ve cürüm hakkında, işlendiği anda tarafların pozisyonuna bakarak karar verir.
Fiilleri değerlendirirken işlendiği zaman çok önemlidir.
Şu anda arada olmak, tarafsız kalmak meseleye müspet etki edemez.
“Tarafsız olmak bertaraf olmaktır” sözü her halde tam benzer durumlar için söylenmiştir.
İstikrarı talep etmenin hakkın da yanında olmak demek olduğunu düşünüyorum.
Ben de şahsen size, bizim gördüğümüz hakka tabi olamıyorsanız, en azından tarafsız olun çağrısını yapmak istiyorum.
Aksi takdirde yanlışı savunuyormuşsunuz gibi geliyor.
Devlet içindeki örgütlenmeye sahip çıkmamalısınız.
Çok kritik dönemdeki yolsuzluk operasyonlarını savunmamalısınız.
Suriye’ye devletin kontrolünde gönderilen TIR’lara yapılan operasyonları savunmamalısınız.
Devletteki paralel kadrolaşmayı savunmamalısınız.
Aksi takdirde, yanlış gördüğümüz bu işlerin arkasında Cemaat varmış izlenimini verirsiniz.
İstikrarı savunmak varken neden kargaşaya talip oluyoruz?
Ülkemizin, Müslümanların huzur içinde yaşamasına imkân veren bir iktidar varken neden Türkiye’yi bize dar eden siyasilerin ekmeğine yağ sürmeye kalkıyoruz?
Yanlışı göre göre, sessiz kalamam.
Hakkın yanında olduğumu düşünüyorum.
Bu ortamda sessiz kalmanın veya suya sabuna dokunmamanın vebal getireceğini düşünüyorum.
Bu safhada hakemlik, kaleye giren topun gol mü ofsayt mı olduğunu söyleyecek hakemliktir. Hakemlik tarafların doğru ve yanlışlarını sayıp dökmek değildir. O iş hakemlik değildir. Taraftarlar zaten yeteri kadar, hem de tek taraflı olarak tarafların yanlışlarını sayıp dökmektedirler.
Bu zamanda hakemlik doğrunun ve hakkın yanında olmaktır.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
26 OCAK 2014
(11)
Kendinizi çok zorlamışsınız.
Gerçeği görmemek için çaba sarf ediyorsunuz.
Dün gece her cemaate mensup çok sayıda kanaat önderinin ve 150 Sivil Toplum Kuruluşunun temsilcilerinin katıldığı, Başbakanımız ile 3 saate yakın istişare toplantısı yapıldı. İstisnasız herkes Dış merkeze cemaat değil örgüt diyor. Katılanlar tehlikeyi fark etmişler. Kitle halinde Başbakan’ın arkasında kenetlendi.
Mesele maalesef sizin tasavvurunuz gibi değil.
İşin en doğrusu, İslâmi hassasiyetleri ile hizmete gönül vermiş dostlarımızın ABD’deki merkezle ve oraya bağlı organizasyon ile irtibatlarını kesmeleridir.
Başımızı başka yöne çevirmeyelim.
Gerçeği görmemek için çaba sarf etmeyelim
Belki bazı arkadaşlarımız alınıp kırılacaklar.
Ama doğruları bir an önce görmeliyiz.
Kabahati başkasına bulmak, her olanı Ergenekon’un üstüne atmak, bizi fazlası ile saf konumuna düşürmez mi?
Selamlarımla
Adnan Tanrıverdi
27 OCAK 2014
(12)
Bana göre her şey açık ve nettir.
Gırtlağına kadar siyaset ve ticarete girmiş bir oluşuma dini cemaat diyemem.
Merkezi ve beyni, dünya liderliği iddiasındaki bir süper gücün ülkesinde bulunan bir oluşumun, ülkemizdeki gizli örgütlenmesini milli iradenin temsilcilerini devirmek için harekete geçirmesini masum göremem.
Bu oluşumu göz ardı edip suçu Ergenekon’a atmayı hedef saptırmak olarak kabul ederim.
Birleşmiş Millet Teşkilatını bile İslâm Dünyasını sömürecek şekilde teşkil eden ve kontrolüne alan, İsrail’i İslâm Dünyasının kalbine bir ileri karakol olarak yerleştiren Haçlı zihniyetinin, kendi topraklarındaki bir beyni kullanmayacağını düşünemem.
Bu zihniyete hizmet etmek istemeyen bir iradenin hala burada kalmakta ısrar etmesini makul göremem.
Bu tabloyu bırakıp da dikkati başka oyunlara teksif etmeyi doğru bulamam.
Canlandığı takdirde Ergenekon zihniyetinin Türkiye için tehdit olmadığını hiç söylemedim. Bilakis bunu, kimse söylemezken ben söyledim.
Sudan sebeplerle, iktidarı yıpratmak, halkın gözünden düşürmeye gayret etmek, istikrarı bozup ülkeyi koalisyonlara mahkûm etmek, Ergenekon’un ekmeğine yağ sürmek değil midir?
Oyun apaçık oynanırken, suçu Ergenekon’un üzerine atarak, esas sorumluları masum göstermek bizi tarihin önünde mahkûm etmez mi?
Ben yanılırsam özür dilemesini bilirim.
Ama bu gün Milli İradeyi temsil eden, Siyasi istikrarın güvencesi durumunda bulunan, seçerek iş başına getirdiğimiz, halkın vicdanı mesabesindeki Sivil Toplum Kuruluşlarının kitle halinde desteklediği Siyasi İktidarın arkasında olmayı vicdanî, milli, dini ve insani bir görev olarak kabul ediyorum.
Ne cemaatle, ne iktidarla şahsi menfaat birliğim de, hasmane bir ilişkim de yoktur.
Her devlette, her iktidar döneminde olabilecek kişisel kusurları, ahlâki olduğu tartışılan usullerle tespit edilen, kişilerin yanlışlarını, asrın yolsuzluğu adı altında lanse ederek, Devlet içindeki gizli örgütlerini harekete geçirip iktidarın yıpratılmasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum.
Kasıtlı, toplum menfaatine zararlı, Türkiye’yi ve İslâm Dünyasını hedef alan Uluslararası Güçlerin işine yarayacak girişlimler olarak görüyorum.
Bu dış merkezin safiyetine inanmamız için;
Dış Merkezin bizzat kendisinin, Türkiye’deki Hizmet Hareketi ile ilişkisini kestiğini açıklaması,
Dış merkezin Holding yöneticisi gibi ticari işleri takip etmekten vazgeçmesi,
Türkiye içindeki Hizmet hareketinin Devletteki paralel kadrolaşma (Yargıda, emniyette, askeriyede, Bürokraside) ile hiçbir ilgilerinin olmadığını açıklamaları ve İktidarın bu kadrolarla hukuk içindeki mücadelesine muhalefet etmemeleri,
Hizmetin temiz mensuplarının, yanlışlara sahip çıkmaktan vazgeçmesi,
Hizmetin organı olarak bilinen basın ve yayın kurumlarının iktidar aleyhindeki menfi yayınlarını durdurmaları ve Devlet içindeki paralel kadroların girişimlerini savunmamaları,
Devlet içindeki paralel yapının, kendilerini kadrolaştıran iradeden emir almaktan vazgeçip, kendilerini pasifize edip, siyasi istikrarı bozucu menfi eylemlerine son verip, Devlet Hiyerarşisinin kontrolüne girmeleri gerekir.
Bu girişimi gördüğümüz zaman biz de, yanılmışız, bunlar gerçekten din hizmetinde bulunan cemaatmiş deriz.
Adnan Tanrıverdi
27 OCAK 2014
(13)
Yolsuzluklar konusundaki hassasiyetinizi anlıyorum.
Başbakanımızı destekleme konusunda ısrarımın sebebi;
12 yıldır 10’dan fazla kriz atlattık. Her bir krizi tereyağından kıl çeker gibi, çok hassas, süratli, milli ve manevi değerlere faydalı bir şekilde çözdü.
Bazılarına başlangıçta tepki gösterenler oldu.
Ama sonunda, insaflı olan herkes hak verdi.
İnanıyorum ki, bu kritik dönemi de hukuk çizgisinde atlatmamızı sağlayacak.
Devlet içinde örgütlenenlere de hukuk dışı (yani Ergenekon’un yaptığı gibi yargısız devletten uzaklaştırarak değil) davranmayacak.
Ama etkisiz kılacak. Yani başka merkezlerin kontrolünden çıkaracak ve pasifize edecek.
Bu hassas dönem geçtikten sonra da, yolsuzluk yapanların çanına ot tıkayacak.
İnisiyatifi elde ettikten sonra yolsuzlukla mücadeleyi birinci önceliğe alacak.
Bir liderde bulunması gereken en önemli iki vasfa Başbakanımız sahip. Meseleleri süratle kavrayıp ileri görüş sağlayan FERASET ve doğru bildiğini hayatı pahasına uygulamaya koyma CESARETİ. Buna ŞEFFAFLIĞI da ekleyebiliriz.
İşte ben böyle LİDERE Ülkemizin ve İslâm Dünyasının ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Ciddi krizler karşısında dostun dosta davrandığı gibi davranılması gerektiğini düşünüyorum. Dost olmayanların ve art niyetlilerin hücum ettiği zamanda, eksikleri sayıp dökmek uygun olmaz.
Kenetlenmemiz gerekir. Büyük resme göre hareket etmek gerekir.
İslâm Dünyası bir eşik atlama safhasında, bu safhada her türlü sorumluluğu yüklenecek bir lider bulmuşuz kıymetini bilmemiz gerekir.
Tökezletmek isteyenlere müsamaha etmemeliyiz.
Allah hakkımızda hayırlısını nasip eder inşallah.
Selamlarımla.
Adnan Tanrıverdi
29 OCAK 2014
(14)
Yolsuzluğa takılan arkadaşlar,
Bu karar %60 civarı hayat pahalılığı demektir. Yani %62 enflasyon.
Şimdi bu kaybımızı kim cebimizden aldı?
Ülke ekonomisine kim zarar verdi?
Dövizle iş yapan esnafı, iş adamını kim zarara soktu?
Piyasaları kim allak bullak yaptı?
Arkasından bir de siyasi kriz gelirse ne olur?
Koalisyonlara dönersek, haftalarca, aylarca hükümetler kurulamasa, kurulan hükümetlerin ömrü 6 ay-bir sene olursa, ekonomik, sosyal, siyasi, askeri hayat, iç ve dış itibarımız ne olur acaba?
Karşı karşıya bulunduğumuz tehlikeleri anlattığımızı zannederken, bazı değerlendirmelere bakınca, kendi kendime “az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik. Bir de arkamıza baktık ki, bir arpa boyu yol gitmişiz” demekten kendimi alamıyorum.
Rabbim cümlemizin ferasetini arttırsın.
Adnan TANRIVERDİ
ASSAM Yönetim Kurulu
ASSER Onursal Bşk.