20 inci yüzyılın başlarında, Osmanlı'nın bakiyesi üzerinde Ortadoğu düzeni kuruldu.Bu düzenin birinci gayesi İsrail Devleti’ni kurmak ikinci gayesi yer altı kaynaklarını sorunsuz sömürmek, üçüncüsü ise emperyalist güçlerin jeopolitik üstünlük sağlamasıydı.
Osmanlı bakiyesi üzerine kurulan 64 devletin 37 ‘si Ortadoğu ve Afrika’da idi. Ortadoğu’da kurulan 28 devlet İsrail’in güvenliği esasına göre şekillendirilmiştir. Bu devletlerden Türkiye ve bazılarının temel vasfı İslam Medeniyetine bigane olmak, bazılarının ise batı ve sosyalist doğu ülkeleri ile içli dışlı olmak idi.
21 nci yüzyılın başlarında Ortadoğu düzeninin kanlı bir şekilde bertaraf edilip yerine Büyük Ortadoğu yani Büyük İsrail’’in kurulma çabalarına şahitlik ediyoruz. Bu vetire hem kaotik hem de çatışmacı bir karaktere sahiptir. Büyük Ortadoğu yani Büyük İsrail’in kurulup kurulmayacağını yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
21 nci yüzyılın eşiği 90’lı yıllarda, Amerikan Neo-Con’ları (Yeni Muhafazakarlar) Saddam ve kimyasal silah tehdidini bahane ederek körfeze geldiler. Koalisyon güçlerinin işgal ettiği ülke üçe bölündü. Kuzey Irak’la ilgili biz kırmızı çizgi edebiyatı yapadururken birde baktık ki Kürtlerin bir devleti oluvermiş.
Güya Saddam bertaraf edilip Irak özgürleştirilecekti. Beyhude, bugün üçe taksim edilmiş yer altı kaynakları sömürülen sözüm ona özgürleştirilmiş bir Irak var. Savaş hala devam etmekte ve Kürtler ittifaklarının mükafatı olarak bir devletçikle taltif edildiler.
Barzani geçenlerde Amerika’ya giderek petrol gelirlerinin Kürt halkının ihtiyaçlarını karşılamadığını, dolayısıyla petrol payının artırılmasını istemişti. Tabii ki avcunu yaladı.
90’lı yılların ardından, 2011’de Arap baharı başlatıldı. Bizler,bu bahar mı değil mi diye tartışırken 4 yılda Kuzey Afrika batının moderatörlüğünde yeniden formatlanıverdi. Küçücük kantonlar, yeni devletçikler, daha kolay lokmalar haline getirildi.
Mısır’da seçimle başa gelen Cumhurbaşkanı darbeyle uzaklaştırıldı. Hem de kendisi tarafından göreve getirilen Genel Kurmay Başkanı tarafından. Sisi batı için iyi adam oldu. Çünkü Mısır’ın petrol ve doğalgaz kaynaklarını batıya peşkeş çekme konusunda verdiği sözü tuttu. Batıda bunun karşılığında kendisine karşılama merasimlerinde kırmızı halı serdi.
Suriye halkı daha zor bir imtihandan geçiyor. Suriye 2011 yılından bu yana, küresel gladyatörlerin arenası haline geldi. Ülke yerle bir edildi, milyonlarca insan katledildi. Evlerinden yurtlarından edildi.
Emperyalistler IŞİD, DAEŞ gibi kendi kurdukları cani örgütleri yeni haritalar için cetvel gibi kullanıyor. ABD, IŞİD’İ temizleme bahanesi ile, PYD’ye alan açıyor. PYD bu alandaki Arap ve Türkmenleri kovuyor. Türkiye, PYD’ye gidecek silahların geçişine yardım ediyor
IŞİD ve DAEŞ’le mücadelede ABD ile müttefik olduğumuzu sık sık dile getirirken PYD’nin en az onlar kadar cani ve bölücü bir örgüt olduğunu zikretmekten çekiniveriyoruz. Nerdeyse Suriye’de ki en meşru örgüt PYD imiş gibi bir tavrın içerisine giriyoruz.
Tüm bunlar olup biterken tıpkı kuzey Irak’ta olduğu gibi kendi kendimize kırmızı çizgilerimizden dem vururken Suriye’nin kuzeyinde şimdiden Kürt kantoncuklar kurulmuş oluveriyor.
Burada kurulacak Kürt devletinin ayak sesleri şimdiden duyuluyor. Türkiye ise bu olup bitenleri naif politikalarla izlemekle yetiniyor.