İslâm Coğrafyası; kendi aralarındaki sınırlar yok sayıldığında oluşturdukları blok ile dünya adası olarak bilinen Asya, Avrupa ve Afrika Kıtalarının merkezinde bulunan; Dünyanın en büyük iç denizi konumundaki Akdeniz, Kızıl Deniz ve Karadeniz’in giriş kapıları sayılan Cebeli Tarık, Bab-El Mendeb, Çanakkale ve İstanbul boğazları ve Süveyş Kanalını kontrol eden; Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu, Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizine kıyıları olan; Asya, Avrupa ve Afrika Kıtalarına, Avrupa Birliği, Rusya, Hindistan ve Çin gibi süper güç sayılan Dünyanın büyük devletlerine kara ve denizden, Amerika Birleşik Devletlerine denizden sınır komşusu olan; Dünya kara, hava ve deniz ulaşım yollarının alternatifsiz merkezi olma imkânına sahip bulunan; Dünya petrol rezervlerinin % 55,5’ine, üretiminin % 45,6’sına, doğalgaz rezervlerinin % 64,1’ine, üretiminin % 33’üne[i], sahip olan; Jeopolitik konumu, ortak medeniyet değerleri ve tarihi birikimi ile imkân, gayret ve hedeflerini birleştirerek geleceğin süper gücü olmaya namzet potansiyel bir güce sahiptir.
İSLAM DÜNYASI ASİMETRİK ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI YAŞAMAKTADIR
İslâm Dünyasını oluşturan devletler; gerçek potansiyeline rağmen, bugün topraklarına en çok müdahale edilen, Birleşmiş Milletleri en fazla meşgul eden, terör ve anarşinin topraklarında eksik olmadığı, kaynakları yabancı güçler tarafından yönetilen, insan hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiği, gelir dağılımının bozuk olduğu, siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlıkların hâkim olduğu, iç meselelerini çözmek için dış güç merkezlerinin yardım ve desteğini talep eden ve muhtaç olan ülkeler konumunda bulunmaktadır.
21. Yüzyıl, sinsi, kirli, hain ve ahlaksız yöntemlerin pervasızca kullanıldığı, uygulayıcısının kendisini rahatça gizleyebildiği, "ASİMETRİK SAVAŞ" uygulamaları ile başlamıştır. Bu gün Emperyalist Küresel Güçler, Müslüman Devletlerin bünyesindeki etnik ve mezhepsel farklılıkları, kendi içlerindeki hainleri de kullanarak, tahrik ve örgütleyerek, eğitip, donatıp silahlandırıp birbirleri ile çarpıştırarak İslâm Dünyasına kirli ve sinsi "ASİMETRİK ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINI" yaşatmaktadırlar.
İkinci Dünya Harbinin galibi, bu gün Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin Daimi üyesi durumunda olan ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin tarafından, dünyanın kendi ulusal çıkarları istikametinde ve kendileri tarafından yönetilmesine imkan verecek şekilde teşkil edilmiş olan BM Teşkilatından, İslâm coğrafyasındaki sorunların adil bir şekilde çözülmesini ümit etmenin, Müslüman Milletler açısından gafletin de ötesinde bir davranış biçimi olarak görülmesi gerekmektedir.
Suriye Barışı için yapılan Cenevre görüşmelerinin de; Uluslararası aktörlerin belirledikleri Suriye haritasını taraflara kabul ettirilme çalışması olduğu, bir gerçek olarak önümüzde bulunmaktadır.
Akıl almaz bu zulüm ve anarşi Afganistan, Suriye, Irak, Mısır, Libya, Somali ve Yemen'de yıllardır hüküm sürmekte, İslâm Dünyası kanayan bu yaralarını saramamakta, yaranın her geçen gün derinleşmesi için açık- kapalı teşviklerin sahibi ülkelere çözüm için bel bağlamaktadır.
İSLAM COĞRAFYASINDA HUZUR VE BARIŞIN ANAHTARI BİRLEŞMEKTİR
60 İslâm Ülkesinin içinde bulunduğu kargaşadan kurtulup hak ettiği güce ulaşarak sahip oldukları toprakları ve dünyayı barış ve huzur beldesi haline getirmeleri, kendilerinin bir irade altında toplanması ile mümkündür.
İslâm tarihini, çağımızın adil devlet yönetim şekillerini, farklı medeniyetlerin ortak uygulamalarını, hukuk sistemlerini ve temel insan hak ve özgürlükleri sağlayan beynelmilel prensip ve uygulamaları bilimsel disiplin içinde araştırıp inceleyerek, İslâm Ülkelerinin bir irade altında toplanması için gerekli müesseseleri ve bu müesseselerin oluşup uyumlu çalışabilmeleri için bir mevzuatın oluşturulmasına, acilen ihtiyaç bulunmaktadır.
SURİYE KRİZİNE KARŞI İSLAM ORDUSU ÇALIŞMASI KURUMSALLAŞTIRILMALIDIR
Suudi Arabistan'ın Başkenti Riyad'da, Aralık 2015 sonunda ilk toplantısını gerçekleştiren 37 İslâm Ülkesi tarafından, "Ortak Tehditlere Karşı Ortak Stratejik İşbirliği" kararı alınmış; müteaddit toplantılarla işbirliğinin çatısı inşa edilmeye çalışılmış; içlerinden 22 Ülkenin verdiği askeri birliklerden oluşan 200 bin kişilik modern bir askeri güç ile Mart 2016 başında, Suudi Arabistan'ın Hafar El Baten bölgesinde üç hafta süreli bir tatbikat icra edilmiştir.
İslâm Dünyasını heyecanlandıran, Emperyalist Küresel Güçleri Ürküten bu girişim kurumsallaştırılıp devamlı hale getirilmeli ve İslâm Birliği yolunda ilk adımı teşkil etmesi sağlanmalıdır.
İSLÂM ÜLKELERİ KRİZ YÖNETİM KONFEDERASYONU
İslâm Ülkeleri, siyasi-sosyal-ekonomik-askeri krizlerin hüküm sürdüğü Müslüman ülkelere olan münferit ilgilerini birleştirip ortak hareket imkânlarını araştırmak için ABD’nin, Birleşmiş Milletlerin veya İslâm Ülkeleri dışındaki uluslararası kuruluşların girişimlerini beklememelidir.
İç Güvenlik, dış güvenlik, ekonomik, sosyal ve siyasi krizlerin hüküm sürdüğü İslâm Ülkelerinde istikrarın geri dönmesi için yardımcı olmak üzere, Birleşmiş Milletlerden ve malum güç odaklarından bağımsız çalışacak yeni bir organizasyona, İslâm Dünyasının acil ihtiyacı bulunmaktadır.
Kurallarına uymayı ve katkı sağlamayı taahhüt eden, İslâm Ülkesi olma özelliklerine sahip Devletlerin oluşturduğu, operasyonel imkân ve yetkilere sahip, İslâm İşbirliği Teşkilâtından (İİT) farklı bir güce ihtiyaç bulunmaktadır.
Adı, “İslâm Ülkeleri Kriz Yönetim Konfederasyonu” olabilir.
Aranan kıstaslara uyan gönüllü devletlerden oluşmalıdır.
Devletler bu organizasyona anlaşmalarla katılabilmeli ve bağlanmalıdır.
Üye ülkelerin temsilcilerinin oluşturduğu, daimi çalışan, amaca uygun kararların alınıp uygulanmasını sağlayacak bir parlamentosu bulunmalıdır. Parlamento üye devletlerin iradeleri ile kuruluş gerekçesindeki amaçlara hizmet etmelidir. Gerektiğinde kriz bölgelerindeki taraflar, müracaatları halinde parlamentoda oran dâhilinde temsil edilebilmelidir.
Parlamentoya bağlı ve hesap veren, kriz merkezi oluşturulmalıdır.
Kriz merkezinin içinde, ayrı ayrı askeri, siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal operasyonları yönetebilecek harekât merkezleri bulunmalıdır.
Üye ülkeler gerekli mali desteği sağlamalıdır.
Kriz merkezinin kontrolünde hareket eden, üye devletlerin katkıları ile teşekkül edecek bir askeri güce de sahip bulunmalıdır.
Faaliyet merkezi; kriz bölgeleri ve üye ülkelerin teklifleri dikkate alınarak Parlamento tarafından belirlenmeli ve gerektiğinde değiştirilebilmelidir.
Şekil-1 Mutasavver İslam Ülkeleri Kriz Çözüm Konfederasyonu
Konfederasyona Üye Ülkelerin Devlet Başkanları, Savunma Dışişleri ve Maliye Bakanları Konseyleri, uygun periyotlarda toplanarak Konfederasyon Parlamentosunun ve Ani Müdahale Gücü Komuta/Kontrol ve Merkezinin çalışmalarına yön ve ihtiyaçlarına cevap vermelidirler.
Konfederasyonun krizlerin taraflarına yaklaşımı yapıcı, barışçı, hakkaniyetli, temel insan hak ve özgürlüklerine tam saygılı, birleştirici, sosyal dokuyu koruyucu, yardım edici ve gerektiğinde de zorlayıcı olmalıdır.
İslâm Dünyası böyle bir Konfederasyona sahip olabilseydi, Mısır, Tunus, Libya, Yemen ve Suriye Devrimleri olmadan, Irak ABD tarafından işgal edilmeden, bu ülkeler kargaşa ortamına girmeden ve yıkılıp harabeye çevrilmeden adil bir yönetim şekline döndürülebilirlerdi.
Zaman geçmiş değildir.
Riyad toplantıları ve Suriye Sorununun çözümü için alınan kararlara süreklilik kazandırılmalıdır.
Sadece İslâm Dünyasında değil tüm dünyada huzurun hâkim olması, bir irade altında toplanarak “İslâm Ülkeleri Konfederasyonu”nun gerçekleşmesi ile mümkün olabilecektir.
İSLÂM BİRLİĞİ TASAVVURU
İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) daha aktif hale getirilmelidir.
Bağlı Kuruluşlar arasına “Müslüman Devletler Savunma Bakanları Konferansı”, Komiteler arasına da “Savunma İşbirliği Daimi Komitesi” ve “Savunma Sanayii İşbirliği Daimi Komitesi” dahil edilmelidir.
Öncelikle;
Yetkisi, imkânları, gücü, yapısı anayasa, yasa ve tüzüklerle belirtilmiş, 60 İslâm Ülkesinin Ortak iradesinin temsil edildiği “İslâm Ülkeleri Parlamentosu”nun daimi olarak teşekkül ettirilerek “İslâm Ülkeleri Konfederasyonu” oluşturulmalıdır.
Sonra;
İslâm Ülkeleri Konfederasyonunun, devletlerin asli görev alanları olan, adalet, güvenlik (iç ve dış) ve müşterek dış politika usul, esas ve prensiplerini belirleme çalışmaları sürdürülürken, etnik ve coğrafi bakımdan yakın İslam Devletlerinin ortak iradelerinin temsil edildiği “Bölgesel İslâm Ülkeleri Parlamentoları” oluşturulmalıdır
İslam Ülkeleri, Jeopolitik konumları ve ırkî bağları dikkate alınarak;
Şekil-2Mutasavver Bölgesel İslam Devletleri
- Müslüman Ortadoğu Arap Devletleri Birliği; (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, Katar, Kuveyt, Lübnan, Suriye, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün,Yemen),
- Müslüman Ortaasya Türk Devletleri Birliği; (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Tacikistan, Türkiye, Türkmenistan),
- Müslüman Yakın Doğu Devletleri Birliği; (Afganistan, Bangladeş, İran, Pakistan),
- Müslüman Uzak Doğu Devletleri Birliği; (Bruney, Endonezya, Malezya),
- Müslüman Kuzey Afrika Devletleri Birliği; (Cezayir, Fas, Libya, Mısır, Tunus),
- Müslüman Okyanus Havzası Afrika Devletleri Birliği; (Batı Sahra, Benin, Burkina Faso, Çad, Fildişi Kıyısı, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Kamerun, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone, Sirunam),
- Müslüman Kızıl Deniz Havzası Afrika Devletleri Birliği; (Cibuti, Eritre, Komor, Mozambik, Somali, Sudan),
- Müslüman Avrupa Devletleri Birliği; (Bosna, Makedonya, Kosova)
Olarak bir araya getirilmeli, öncelikle birbirine komşu olanlar arasında saldırmazlık anlaşmaları, sonra da Savunma İşbirliği Anlaşmaları oluşturulmalıdır.
Bölgesel Birliklere mensup devletler, federatif bir yapı ile; Bölgesel Birlikleri de konfederatif bir yapı ile birleştirerek, İslâm Birliği hedeflenmeli ve çalışmalar bu hedefi elde edecek şekilde yönlendirilmelidir.
Müteakiben;
“Bölgesel İslâm Konfederasyonları”nın merkezî yönetimleri güçlendirilerek Federasyonlara dönüşmesi ve her birinin “İslâm Ülkeleri Birliğine” Konfedere Birlik olarak bağlanması sağlanmalıdır.
Nihai olarak da;
Merkezî müşterek iradenin “İslâm Ülkeleri Konfederasyonu Parlamentosu”nda, bölgesel oluşumların müşterek iradelerinin de “Bölgesel İslâm Ülkeleri Federasyon Parlamentoları”nda temsil edilmeli,
Parlamentolara bağlı “icra organları” oluşturulmalı
Merkezi ve bölgesel icra organlarının kontrolünde “Adalet Divanları” ve Adalet Divanlarının kararlarının uygulanmasını sağlayacak, “Ani Müdahale Kuvvetleri" kurulmalı;
“Asayiş ve İç Güvenliğin” temini için ortak bir teşkilâtlanma yapılmalı,
Dış güvenliğin sağlanması için “Savunma Sanayi Üretimi İşbirliği” oluşturulmalı ve “Savunma İttifakı” organize edilmeli,
“Ortak dış politikaların” belirlenmesi ve uygulanması için uygun teşkilât kurulmalı,
“Ekonomik işbirliği” sağlanmalı,
İslâm Ülkeleri Konfederasyonu için ve Bölgesel İslâm Ülkeleri Federasyonları için “İnsan Hakları” ve “Ceza Mahkemeleri”nden oluşan bağımsız “yargı sistemi” oluşturulmalıdır.
Ufkumuz böyle olursa, Müslüman milletlere bu gün yönelen tecavüzleri de aktif bir şekilde önleyebiliriz. 08 Nisan 2016
Adnan Tanrıverdi
Em. Tuğgeneral
ASSAM Ynt. Krl Bşk.
[i] http://www.pigm.gov.tr/dunya_ham_petrol_ve_dogalgaz_rezervleri.php