İngilizler, coğrafyamızın stratejik olgularını kontrol altına almak isterken, Yahudi finansör rolünde, yeniden Büyük İsrail’i inşa etmeyi hedefledi.
Bu İttifakın ortaklarının her ikisinin amaçladığı hedefler geçmişte ancak Osmanlı’nın tarih sahnesinden silinmesi ile mümkün idi. Osmanlı’yı, dahili ve harici oyunlarla yıktılar. İngiliz-Yahudi egemenliğinin bekası için bir şey daha gerekli idi. O da Osmanlı’nın bakiyesi olacak devletin Emperyalizme karşı engel teşkil edip etmeyeceği idi?Bu nasıl sağlanmalıydı?
Lord Curzon, Çanakkale Harbi sonrası, “Türkler’in hakiki gücü Kur’an’dan gelmektedir. Bu Kur’an onların elinde olduğu sürece onları hakiki yenmiş sayılmayız. ” demişti. İngiliz, bu milleti iyi okumuştu. Ancak Kur’an’dan uzaklaştırılmış bir Türkiye emperyalizme engel teşkil etmeyecekti. Aksi halde oyun bozucu olacaktı.
Diğer taraftan Yahudi’nin 2.500 yıllık hayali olan Büyük İsrail’in gerçekleşebilmesi için, Cennet mekan Abdülhamit Han gibi Kur’an ve Sünnetin ruhuyla yoğrulmuş idarecilerin bu milletin başında olmaması gerektiği idi.
Bu yüzden İngiliz ve Yahudi İttifakı, eski Türkiye’nin inşa vetiresinde (Lozan’da) baş aktördür. Bunun sonucunda Eski Türkiye emperyalizme karşı, Özürlü Bir Devlet olarak kuruldu.
Elbetteki sınırsız bir istiklal ortamında kurulmuş değildir eski TÜRKİYE.
Devletlerin ilki siyasi, ikincisi ise kültür ve medeniyet olmak üzere iki sınırı vardır. Eski Türkiye siyasi sınırları içinde insanlarının inanç ve etnik kimliklerini inkar eden batıcı ve taklitçi bir karaktere sahip iken, Kültür ve Medeniyet sınırlarına karşı ise lakayt ve iddiasız idi.
Bu ülkenin talihsiz insanları, yıllarca bu kodları önce çözmeye sonra mücadele zemini oluşturmaya ve en son bugün ise bertaraf edip, Yeni Türkiye’yi inşa etmek için ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Bunu iyi görmek lazımdır.
Evet, ülkemiz içerde ve dışarıda Yeni Türkiye’yi kurmak için İstiklal mücadelesi vermektedir.
Bu mücadele yıllarının şahitleri olan bizler, çok acıtan senaryo ve tezgahlara şahitlik ediyoruz. Hem dahili ve hem de harici ihanetlere maruz kalıyoruz. Gelecek nesiller, Yeni Türkiye’nin ne zorluklarla, ne entrikalarla kurulduğunu okuyacaklar ve hainlere lanet edecekler...
Ama her zorluktan sonra bir kolaylık vardır. Zahmetsiz rahmet olmaz.
Yeni Türkiye, her şeye rağmen bu milletin duaları ve Allahın izni ile kurulacaktır...
Temel karekteri; Medeniyet ilkeleri ile barışık, Medeniyet Havzası ile bütünlük arz eden bir Yeni Türkiye…
Allah’tan gayri hiçbir gücün karşısında boyun eğmeyecek bir Yeni Türkiye…
Sadece kendine değil 1, 6 milyarlık sahipsiz bırakılmış İslam aleminin her derdi ile dertlenen, İstikbal ve İstiklalini onların ki ile beraber gören bir Yeni Türkiye…
Bensiyon Pinto’un dediği gibi "Türkiye, Osmanlı’dan gelen kültür birikimiyle bilinçli, vakur ve egemen bir devlettir. Ortadoğu’ya çok kısa bir süre sonra ağırlığını koyabilecek ve Ortadoğu’da dökülen kanların, ağlayan anaların, bacıların, eşlerin ve gençlerin gözyaşlarını silecek tek güçtür. Buna bütün kalbimle inanıyorum. " diyerek malumu ilan etmektedir.
İngiliz – Yahudi İttifakı ile oluşturulmuş müesses nizama (BM) tabi değil, bütün kurum ve kuruluşlarıyla adil ve barışa hizmet eden yeni bir dünya düzeni kurmaya talip bir Yeni Türkiye…
YENİ TÜRKİYE ile birlikte YENİ BİR DÜNYA’nın da inşa edilmesine öncülük edecek bir Yeni Türkiye…
Vatandaşı olmaktan herkesin gurur duyacağı istikrar, barış ve refah içerisinde mutlu insanlar yurdu olan bir Yeni Türkiye…
Bilgi ve ahlakın her ikisine birden sahip, erdemli insanların ülkesi bir Yeni Türkiye…
Yabancı Şirketlerin pazarı değil, onlara rakip bir yeni Türkiye.
Kurgulanan oyunlarda kendisine figüran rolü verilmiş değil, oyun kuran bir Yeni Türkiye.
Yeniden Büyük Türkiye’yi el birliği ile inşa etmeliyiz.
Mücadele için her bir ferdin aklına, izanına, inancına, DUASINA ve enerjisine muhtacız.
Eski Türkiye’nin sahipleri eskisi kadar güçlü değil. Onun için bizi içten zayıflatmaya çalışmaktadırlar.
Cephe savaşının bütün hızıyla devam ettiği ahvalde mevzi meselelerle bizleri yıpratmaya, ayrıştırmaya, bölüp parçalamaya çalışmaktadırlar.
Algı mühendisleri bunu gerçekleştirmek adına amansız fitne kanalları inşa etmektedir. Dikkatli olmalıyız. Bilgi ve ispata dayanmayan hiçbir şeye itibar etmemeliyiz.
Ayrıştırma dilindense birleştirici, kardeşlik dilini kullanmalıyız.
Yüce Yaradan Yeniden Büyük Türkiye’nin inşasına hasım değil, nefer olma bahtiyarlığını bizlere lütfetsin.
Bu açıdan, son zamanlarda meydana gelen hadiselerin iç ve dış kumpaslarına karşı mutlaka gereken yapılacaktır.
Fakat, Nasıl ki 17 Ağustos maddi depreminden sonra acaba Gayretullah’a dokunan ne gibi hatalar yaptık dediysek, 17 Aralık mali depremden sonra da aynı muhasebeyi yapmak mecburiyetindeyiz. Herkesin kendine çıkaracağı dersler illa ki vardır. Bu muhasebe yapıldığı takdirde kayıp söz konusu olmayacaktır.
Bu olaylar, başta şer gibi görülse de, sonuçta muhakkak hayırlara vesile olacağına inanmaktayım.
Onun için Erzurumlu İbrahim Hakkı Hz. lerinin dediği gibi derim.
Mevla şerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Arif anı seyr eyler,
Görelim Mevlam neyler,
Neylerse güzel eyler.
Fiemanillah…
Nejat ÖZDEN
30. 12. 2013 / İstanbul