Buna ek olarak, İsrail, rakiplerini, özellikle Filistinli liderleri ve onların sempatizanları ile destekçilerini suikastle öldürmeyi resmi bir politika olarak benimsemiştir. Bu tür suikastlar yalnızca Filistin'in işgal altındaki topraklarıyla sınırlı değildir. Aksine, birçok başka ülkede de gerçekleştirilmiştir. Son dönemde, Hamas'ın başmüzakerecisi ve siyasi lideri olan İsmail Haniyeh'nin Tahran'da suikasta uğraması ve Lübnan'ın Beyrut şehrinde üst düzey bir Hizbullah komutanı olan Fuad Şükr'ün acımasızca öldürülmesi, İsrail'in devlet düzeyinde benimsenen suikast politikasını açıkça göstermektedir. Tabii ki, başka birçok benzer örnek de bulunmaktadır.
Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail'in soykırım da dahil olmak üzere savaş suçları işlediğini zaten açıklamıştır. Gazze belediye ve sağlık yetkilileri tarafından yayımlanan bilgilere göre, son on bir ayda 40.000'den fazla Gazze'li Filistinli hayatını kaybetmiştir. Muhafazakar değerlendirmelere göre, 100.000'den fazla kişi yaralanmış ve bunların birçoğu kritik durumda ya da yetersiz tıbbi imkanlar nedeniyle uzuvlarını kaybetmiştir. Gazze'deki 2,3 milyon Filistinlinin 2 milyondan fazlası, evlerini terk etmeye zorlanmıştır. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Gazze'deki tüm evleri ve altyapıyı sistematik bir şekilde yok ederek, tüm Gazelileri güney Gazze'nin dar bir alanına sıkıştırmıştır. Bu, Filistinlilerin tam anlamıyla etnik temizlik hedefleyen bir toprak yakma kampanyasıdır. IDF, Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası İnsancıl Hukuk tarafından korunan hastaneleri, okulları ve mülteci kamplarını bile ayırmamıştır.
Bütün dünya, silahsız ve savunmasız Filistinlilerin bu suçlu katliamını izlemektedir, ancak insanlığa karşı bu korkunç suçları durdurmaya cesaret eden kimse yoktur. İsrail, açlık ve kıtlık yaratmak amacıyla insani yardım konvoylarını hedef almıştır. Uluslararası Adalet Divanı, 26 Ocak 2024 tarihinde verdiği kararda, İsrail'e "acilen ve etkili önlemler alarak, acil temel hizmetlerin ve insani yardımın sağlanmasına olanak tanımayı ve bir ay içinde bu önlemlere uyumunu rapor etmeyi" açıkça belirtmiştir. İsrail hükümeti, bu önlemlerden hiçbirini yerine getirmemeyi kasıtlı olarak göz ardı etmiştir. Başka bir kararda ise, Mahkeme, İsrail'in işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerini durdurmasını ve bu bölgelerdeki ve Gazze Şeridi'ndeki "yasa dışı işgalini sonlandırmasını" istemiştir. İsrail, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve tüm dünyaya karşı meydan okumaya devam etmektedir.