Türkiye bu günlerde terörün neden tırmandığını konuşuyor.
Bir çok sebep zikrediliyor. Fakat bana göre önemli iki sebebin ;İlki Türkiye’nin etrafında, özellikle Suriye’de cereyan eden olaylar, ikincisi HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde aldığı sonuçtur.
Bir kısım silahlı unsurlar, başka bir ülkede teşkilâtlandırılıyor, eğitiliyor, donatılıyor, silahlandırılıyor, sınırlarımızdan içeri gayri meşru yollardan sokuluyor, devletin meşru düzenine karşı silahlı eylemlere girişiyor ve bütün bu faaliyetler yabancı ülkenin topraklarında üslenmiş kadrolar tarafından yönetiliyorsa, bu açıkça kökü dışarıda bir asimetrik savaş uygulamasıdır.
Türkiye, Güneydoğu sınırlarımızın dışında üslenmiş, uluslar arası güçlerin desteklediği bir terör örgütü ile sınırlarımızın içinde ve dışında asimetrik (Gayri Nizamî) bir savaşın tarafıdır.
"GAYE VASITAYI TAKDİS EDER" -1-
Aliya İZZETBEGOVİÇ
Birinci Dünya savaşı öncesi yüz-yüzelli yıllık vetirede Osmanlı toplumu sosyolojik, ideolojik ve askeri müdahalelerle dağılma zeminine, İttihat ve Terakki’nin uyguladığı basiretsiz siyaset sonucu da Birinci Paylaşım Savaşı'na itilmiş,akabinde 6 yıl gibi bir sürede Osmanlı çökmüştür.
Cennet mekan 2 nci Abdulhamit Han hatıratında ” Bana 4 yıl daha müsade etselerdi devleti savaşa sokmaz,dünyanın öncü devletleri arasına sokardım. “ dediği kaydedilmektedir. Tarihçiler, Abdulhamit Han’ın Osmanlı coğrafyasındaki petrol yataklarını tespit ettirdiği, devleti savaşa sokmadan bu kaynakları harekete geçirerek Osmanlı’yı yeniden diriltecek hamlelere hazırlandığını ifade etmektedirler.
Lakin 1,5 gün süren 31 Mart Vakası sonrası şekillenen siyaset Osmanlı’nın on yılda ona yakın cephede savaşa sürüklenmesine ve akabinde yıkılmasına sebep olmuştur.Yıkılışın tek sebebi 31 Mart Vakıa-ı Şerriyesi değildir elbet.Dış faktörler iç faktörlerle birlikte bu sonu hazırlamıştır.
Vaktiyle Keçecizade Fuad Paşa’nın da aralarında olduğu bir mecliste sormuşlar “Dünyanın en güçlü devleti hangisidir” diye etrafındakiler “İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya vs.” diye tahmin yürütürlerken O, tereddütsüz ”Osmanlı” deyip ardından eklemiş “üç yüz yıldır siz dışarıdan, biz içerden yıkmaya uğraşıyoruz, yinede yıkılmıyorsa bu devlet dünyanın en güçlü devletidir.” demişti.
Peşinen söyleyeyim ki, net anlaşılabilmek için bu yazım, mümkün olduğunca sohbet tarzında olacaktır. Bu itibarla son seçim sürecinde toplumda oluşan bazı kanaat değişmelerine, şahsımdan da örnekler verişim yadırganmamalıdır.
2006 yılının Ocak ayında çıkan ilk kitabımda, aslında Türk milletinin varoluşunun ontolojik bir yaklaşımla tarihî-manevî varlık alanı ile izah edilebileceğini sayfalar boyunca anlatmış ve bunun üzerine bana yöneltilen sorulardan dolayı birçok felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimcinin, modern ontoloji konusunda yeterince bilgi sahibi olmadığını fark etmiştim [1]. Nitekim sosyolog Prof. Dr. Beylü Dikeçligil de yine 2006 yılı içinde yayınlanan, “Sosyal Bilimler Epistemolojisinde Sorunların Kaynağı: Ontolojiyi Unutmak” başlıklı bir makalesinde, aynı bilgi eksikliğinden dert yanmış ve doyurucu izahlarda bulunmuştu [2]. Şimdi siyasete geçelim.
ASSAM Kayseri İl Temsilciliği mevcut Müslüman devletlerin ortak sosyal, etnik, mezhepsel ve dini durumları, farklılıkları, iç ihtilaf ve sorunları ile bunların çözümü açısından "Hutbe-i Şamiye" konulu Aralık ayı 4. seminerini Kayseri Yeni Asya Gazetesi okuyucularının katılımı ile gerçekleştirdi.
Eğitimci, araştırmacı, yazar Sayın Rifat Okyay'in sunumuyla gerçekleştirilen seminer ilgiyle izlendi.
Seminer sunum dosyasını aşağıda yer alan dosya bağlantısından indirebilirsiniz.
İÇSELLEŞTİREMİYORUM
ÇÜNKÜ
JE SUIS MUSLIM,
Küresel Emperyalizm algılar üzerinden olgular inşa etmektedir.
Kavramları biraz açacak olursak ALGI; düşünmeden karar veren insanların seçimlerini etkilemek adına yapılan çalışmalar bütünü. OLGU ise; bir takım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa yani gerçek yönleri ile olayın ta kendisidir.
Egemenlik iddiasında ki ülkeler tarihi vetirede olduğu gibi, algılar üzerinden olgular inşa edegelmişlerdir. Son olarak, Fransa’da yaşanan Charlie Hebdo baskını da bir dizayn operasyonu olarak okunmalıdır. Bu olayla verilmek istenen mesajın ilki Fransa yönetimine, ikincisi İslama yönelme potansiyeline sahip batı toplumuna, sonuncusu ise bütün dünya Müslümanlarınadır.
Bilindiği gibi, Avrupa'da Filistin'in devlet olarak tanınması hız kazandı. Önce İsveç, arkasından İngiltere, İspanya, İrlanda ve son olarak da Fransa parlamentoları Filistin'in devlet olarak tanınması isteğiyle hükümetlerine çağrıda bulunmuştu.
Kayseri ASSAM il temsilciliği planlı seminerler çerçevesinde sorumluluk bölgesi olan Yakın Doğu Ülkelerinden Afganistan'ı incelemiştir.
Sunumu indirmek için tıklayınız...
Bölgede PKK/ KCK ‘nın Devlete paralel yapılanması açık bir şekilde devam etmektedir. Bu yapılanma şu alanlarda kendini hissetmektedir;
1- PARALEL YARGI : Özellikle kırsal alanlarda kendi yargısını oluşturma gayreti içindedir. Köy uzlaşı komisyonları adı altında kırsal kesimdeki arazi anlaşmazlıkları başta olmak üzere tüm ihtilaflar bu komisyonlar tarafından ele alınmakta incelenmekte ve karara bağlanmaktadır. On yıllardır kadastro mahkemelerinin sonuçlandıramadığı davalar bu komisyonlar tarafından sonuçlandırılmaktadır. Bilindiği gibi güvenlik nedeniyle uzun süredir mahkemeler keşif yapamamakta ve bu yüzden birçok dava beklemede kalmaktadır. Örgüt bu durumu devlet yargısı aleyhine kullanmakta, devletin bölgede bittiğini söylemekte, mahkemelerin yıllarca sonuçlandıramadığı davaları sonuçlandırdığının propagandasını yapmaktadır. Ayrıca kırsal alandaki kız kaçırma, kan davası, zorla evlendirme gibi sosyal meselelere müdahale etmekte, komin hukuku üretmektedir. Kararlara itiraz edenleri cezalandırmaktadır.
ÇÖZÜM SÜRECİNDE HÜKÜMETTEN BEKLENEN CESUR YAKLAŞIM
Çözüm sürecinde yapılan yanlışlar veya eksikliklere ilişkin bir çok şey söylenebilir ancak bu yanlışların işin doğasında olduğunu göz ardı etmemek lazım. Çünkü kabul etmek gerekir ki Devlet ilk defa Kürt sorununun çözümünü böylesine kararlılıkla ele alıyor. Daha önce de bazı teşebbüsler oldu. Turgut Özal‘ın, Demirel-İnönü hükümetinin, Tansu Çiller hükümetinin bazı açıklamaları olmuştu. Ancak ilk defa bir hükümet bu kadar kapsamlı bir çözüm perspektifine sahip görülüyor. Tabiatı ile yeni bir yol deneniyor. Bu da bazı riskleri ve yanlışlıkları beraberinde getirir. Benzer durum, etnik meselelerini çözmeye çalışmış başka ülkelerde de yaşandı. İngiltere-İRA, İspanya-Bask, Kanada-Cubeck ve diğer çözüm deneyimlerinde yaşandı.
ASSAM'ın seminer programı çerçevesinde Yakın Doğu ülkeleri içerisinde yer alan Pakistan'ı tanıtıcı seminer 29 Eylül akşamı gerçekleştirildi. Pakistan uyruklu Şah Navaz tarafından sunulan seminerde ülke, coğrafi, demografik, kültürel, ekonomik, siyasi ve askeri açıdan özet, ancak doyurucu bir şekilde tanıtıldı.
Seminer sunum dosyasını aşağıda bulabilirsiniz.
Bu çalışmada, İslam medeniyeti ile "modern-seküler" Batı medeniyetindeki millet anlayışları, hem birbirleriyle hem de sosyo-politik yapılarla karşılaştırılmaktadır. Bu karşılaştırmalar, Türkiye için uygun olanı bilmek açısından faydalı olmalıdır.
Fransız İhtilali'nin tesiriyle "millet", Avrupa'da yeni bir sosyo-politik güç oldu. Milleti tanımlamak için yapılan çalışmalarda ise sosyolojik gözlemlere değil, filozofların fikirlerine başvuruldu. Irk, anadil ve vatandaşlık gibi birbiriyle alakasız temellere dayalı olarak üretilen çok farklı tanımların hiçbirinde mutabakat sağlanamadı. Bu arada her bir devlet, tarihî entegrasyonları kabullenmek yerine, yapılan tanımlardan birini seçerek kendi milletini inşa etmeye çalıştı. Demek ki her ne kadar "ulus-devlet" diye tanınsalar da devletlerin hiçbiri, kesin olarak tanımlanabilen bir millete ait olmadığı gibi, bir devletin milletini suni olarak inşa etmesi de mümkün değildi. Bu arada birçok devlet parçalandı, yeni kurulanlar ise aynı tehlikeyle karşılaştı.
Diğer yandan İslam medeniyetinde millet kavramı, başlangıçtan beri vardır ve manası kesindir. Kur'an-ı Kerim'de bulunan bir terim olarak millet, bir dine ve o dinin müminlerine denir. İlk dönemlerde "İslam Milleti"nin ortak dili sadece Arapçaydı. Zamanla Farsça ve Türkçe de değişik bölgelerde ortak dil oldu. Böylece "Türk" terimi, Türkçeyi ortak dil olarak kullanan farklı etnik kökenli ve farklı anadilli Müslümanların ismi oldu.
Sonradan Batı'nın modern-seküler tariflerinin alınmasıyla Türkiye'de de "Türk milleti" tanımları belirsizleşerek tartışmalı bir hâl aldı ve Türk milletinin bütünlüğü de parçalanma tehlikesine düştü.
Makale ASSAM Uluslararası Hakemli Dergi'nin ilk sayısında yayınlamıştır.
İsrailli 3 gencin kaçırılıp ardından da öldürülmüş halde bulunmaları ile başlayan kriz birkaç gün sonra 16 yaşındaki Filistinli bir gencin öldürülmesi ile doruğa tırmandı. İsrail yönetimi Hamas'ı suçladı ve sonrasında da Filistin'den atıldığı ileri sürülen füzeler ile birlikte Gazze'ye yönelik hava saldırıları başladı.
Musul ve çevresini işgali ile gündeme oturan IŞİD Ramazan ayı içerisinde internette DABIQ1 isimli İngilizce bir dergi yayınladı. Dergi görsel yönden oldukça zengin ve yüksek kaliteli fotoğraflar içermenin yanı sıra önemli mesajlar barındırmaktadır.
Akıllı telefonlar evdeki her ferdin cebine girdikten sonra onların işletim sistemleri (operation system - os) de - her ne kadar farkları ve birbirlerinden üstün tarafları bilinmese de - en azında isim olarak öğrenilmiş bulunuyor. Android, Windows Mobile, iOS (iPhone ve iPad), Symbian (Nokia) bir çırpıda herkesin sayabileceği işletim sistemleri...
İşletim sistemi adından da anlaşıldığı üzere Akıllı telefonun Akıl kısmını yani cihazı çalıştıran yazılımı oluşturuyor.