ANAYASA MAHKEMESİNİN
BALYOZ DAVASI KARARI
Balyoz Hükümlülerinin tahliyeleri üzerinden iki hafta geçti.
Toz duman dağıldı.
Tahliye olan askerlerin serbest kaldıktan sonraki hassas psikolojik durumları da yerini sükûnete bıraktı. Tahliye meselesi de basının gündeminden indi.
Çeşitli boyutları bulunan tahliye meselesini serinkanlı olarak değerlendirme zamanı geldi.
Meselenin farklı boyutları bulunmaktadır.
Silahlı kuvvetlerdeki darbeci gelenek ve Balyoz Planı,
Balyoz İddianamesi ve tutuklamalar,
Yargılama süreci, Özel Yetkili Mahkemenin, Yargıtay’ın, Anayasa Mahkemesinin ve Yetkili Mahkemenin Kararları,
Sürecin Asker Mağdurlarına Askeri, Sivil ve Yüksek Yargının yaklaşımı,
Yargımızın bağımsızlığı, tarafsızlığı ve Adalet dağıtmadaki becerisi,
Bu meseleleri yaşadığımız süreç içinde tekrar hatırlamamızda fayda bulunmaktadır.
2014 CUMHURBAŞKANI SEÇİMİ
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE
YENİ BİR DÖNEMİN BAŞLANGICI OLACAKTIR
Cumhurbaşkanı ilk defa halk tarafından seçilecek.
Seçilebilmesi için yüzde ellinin üzerinde oy alması gerekir.
Tek Parti Hükümeti de olsa Başbakanın partisinin oy oranının Cumhurbaşkanlarının aldığı oy yüzdesinin üzerine çıkması nadiren mümkün olabilir.
Genellikle koalisyonlara mecbur bırakan oy dağılımı, Cumhurbaşkanına nazaran daha az oy almış bir partinin liderinin Başbakan olmasına sebep olabilecektir.
Böyle bir siyasi tablo, geniş yetkilere sahip, arkasında yüzde ellinin üzerinde oy desteği olan Cumhurbaşkanı ile hassas dengelerle ayakta duran koalisyon Hükümeti ve Başbakanı arasında irade yarışına sebep olabilir.
Genellikle de her iki merkezin çevresindeki makam ve kademeler rekabeti kışkırtacaklardır.
T.C. Anayasası Cumhurbaşkanını yasama, yürütme ve yargı üzerinde kullanabileceği yetkilerle donatmıştır.
IRAK’TA MÜSLÜMAN’CA ÇÖZÜM İSTİYORUZ
Irak’ta önemli ve ciddi gelişmeler oluyor.
Gelişmelerin, Suriye’dekine benzer, Sünni-Şii çatışmasının başlangıcı olarak görülmesi gerekir.
Ortadoğu’da parçalanmanın planlayıcılarının yeni bir safhanın fitilini ateşlediklerini söyleyebiliriz. ABD işgali ile ekilen tohumlar meyvelerini vermeye başladı.
Ayrıca Kuzey Irak’ta siyasi organizasyonunu tamamlamış bir Sünni Kürt Özerk bölgesi ve bu Kuzey Irak Kürt bölgesi ile fiili irtibatı sağlamış olan Doğu Suriye’deki, Suriye muhalefetine nazaran daha organize PYD (Demokratik Birlik partisi) hâkimiyetindeki Suriye Kürt Bölgesi dikkate alındığında, Sünni-Şii Çatışmasının içinde etnik Kürt-Arap Çatışması ihtimali de başlatılmış olan iç harbe başka bir boyut kazandırmaktadır.
34 Milyon olan Irak Nüfusunun %75’i Arap, %20’i Kürt ve %5’i de Türk olarak gösteriliyor. Ayrıca toplam nüfusun %70’i Şii, %30’unun da Sünni olduğu biliniyor.
CEMAATİN DARBE GİRİŞİMİ
ve
İKTİDAR MÜCADELESİ
(2013-2014)
Kasım 2013 başında dershaneler kapatılıyor yaygarası ile başlatılan Fethullah Gülen Cemaati eylemleri, devlet içindeki Cemaat örgütü vasıtasıyla, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Hükümetini yıpratarak siyasi istikrarın bozulmasını hedef almıştır.
Başlangıçta toplum tarafından anlaşılamayan girişimin boyutu 17 Aralık 2013 tarihinde “asrın yolsuzluğu” adı altında yargı ve emniyet operasyonları ile başlatılanın dış destekli büyük bir darbe girişimi olduğu ortaya çıkmaya başlamıştır.
18 Kasım 2013 tarihinden itibaren ASDER mail grubu içinde uyarıcı mahiyetteki mesajlarımı tarihe not düşmek amacı ile yayınlamayı uygun buldum ve muhatapların yazdıklarını atlayarak, son tarihli açıklamayı öne alarak, sırasına göre buraya kaydettim. Mesajlarım olayları tasvir etmekten ziyade yöneldikleri hedeflere vurgu yaparak alınacak tedbirleri ifade etmek amacına dönük olmuştur.
YENİ TÜRKİYE,
YENİDEN BÜYÜK TÜRKİYE…
Bugün ki tarihi vetirede yaşadıklarımız, eski Türkiye olmaya devam edeceksiniz dayatması ile Yeni Türkiye olma arzusu arasındaki çatışmanın tezahürüdür.
Evet milletimiz, Yeni TÜRKİYE olma semptomları gösteriyorken, eski Türkiye’nin sahipleri de boş durmuyor.
Eski Türkiye’nin kodları İngiliz – Yahudi Medeniyetinin ortak çıkarları çerçevesinde yazıldı. Güçsüz ve Taklitçi bir Türkiye.
İngiliz - Yahudi Medeniyeti: İngiliz girişimci aklı ve aksiyonu ile Yahudi sermayesinin ittifakı sonucu kurulmuştur.
Temel prensipleri ve ortak çıkarları olan bu ittifak, İngiliz’e küresel egemenlik, Yahudi’ye ise finans rolüne karşılık Büyük İsrail’i vaat ediyordu.
Bu ittifakın ortak ideolojisi ise Emperyalizmdir.
Türk-İslam tarihine şeref veren ünlü ve büyük Türk düşünürü ve bilgini Farabi'nin asıl adı Mehmet'tir. 870 yılında Türkistan'da Farab'da doğdu. (Bugünkü Kazakistan sınırları içinde bulunan Otrar) Babası kale komutanlarından Mehmet Turfan'dır. Farabi ilk eğitimini memleketinde yaptı. Bir rivayete göre önce İran'a ve sonra Bağdat'a gitti. Farabi Aristo'nun Arapçaya çevrilmiş eserlerini anlaşılması kolay hale getirmiştir. Bundan dolayı Doğulu bilginler kendisine Hace-i Sani, yani ikinci üstat payesi vermiştir. 941 yılında Suriye'ye geçti. Halep ve Şam'da oturdu. 950 yılında Şam'da vefat etti.
Farabi'nin başlıca eserleri: "Ettalim üs Sani" ve "İhsan-ül Ulum" isimlerini taşırlar. Bunlardan ikincisi Arap dilinde yazılan ilk büyük ansiklopedidir.
Farabi içinde yaşadığı toplumda ağırlığını hissettiren din ile felsefe arasındaki çatışmayı siyaset temelinde çözümlemeye çalışmıştır. Çünkü o dönemde siyaset gerek felsefe gerekse dinin, hayatın biricik anlamı olarak belirlediği mutluluğun tek gerçekleşme adresidir.
Farabi'ye göre felsefe birdenbire ortaya çıkan bir disiplin değildir. Felsefe insanlık tarihi boyunca kaydedilen gelişim süreci sonunda, zorunlu, güvenilir bir bilgi vermeyen özellikle mitsel, metaforik açıklamalardan vazgeçilmesi ve akla dayalı, kesin yöntemlerin kullanılmaya başlanmasıyla bağımsız bir disiplin olarak oluşmuştur.
Felsefedeki bütün kuramsal ve pratik uğraşların nihai hedefi, insanı mutlu kılmaktır. Farabi, mutluluk için sırasıyla duyusal, tahayyül ve en üst seviyede kuramsal bilginin elde edilmesini gerekli görür. Farabi, felsefenin genel olarak amacının: "yüce yaratıcıyı bilmek, O'nun hareket etmeyen "Bir" olduğunu, her şeyin etkin sebebinin O olduğunu; O'nun kendi cömertliği, hikmet ve adaleti ile bu aleme düzen veren olduğunu bilmek" olduğunu belirtir.
SURİYE DEVRİMİ ÇIKMAZA MI GİDİYOR?
Adnan Tanrıverdi
(07 ARALIK 2013)
İÇİNDEKİLER
1. DEVRİM SÜRECİ
a. Devrimin Geçmişi
b. Muhalif Gruplar ve Gelinen Durum (07 Aralık 2013)
c. Suriye’de Tarafların Durumu (07 Aralık 2013)
d. Devrim Sürecin Değerlendirilmesi
2. ASKERİ-POLİTİK KURALLAR VE SİVİL ASKER İLİŞKİLERİNDE GENEL PRENSİPLER
a. Barış Döneminde
b. Savaş Döneminde
1) Savunmada
2) Taarruzda
3) İşgale Uğramış Ülke Toraklarında
c. Zalim Bir Yönetime Karşı Mukavemet Harekâtında
3. SONUÇ VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER
4. EKLER
a. El Kaide ve Irak Şam Devletinin Oluşumu Durum Raporu (07 Aralık 2013)
b. Suriye’de Muhalif Gruplar ve Rejim Kuvvetlerinin Son Durumu Raporu (07 Aralık 2013)
FİLİPİNLER
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Mindanao Özgürlük Mücadelesi)
COĞRAFYA, NÜFUS VE DİN
Müslüman Filipinliler ülkenin güneyinde yeralan Mindanao, Sulu ve Palawan adalarıyla Manila’nın bazı kısımlarında ve kuzeyde sahil bölgelerinde yaşamaktadırlar. Müslüman nüfus yoğunluğuna sahip olan bölgeler, yaklaşık 96.438 km2 yüzölçümüyle Filipinler’in % 33’lük kısmını oluşturan Mindanao adası ile Sulu yarımadasının 369 küçük adasını kapsar.
Ülkedeki Müslüman nüfusun büyük çoğunluğu Güney Filipinler’de iki özerk bölgede toplanmış durumdadır.
SİNGAPUR
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Sessiz Müslüman Azınlık)
Malaya yarımadasının güney ucunda yer alan ve yarımadadan yaklaşık 2 km. genişliğe sahip Johor boğazıyla ayrılan Singapur adası, etrafındaki irili ufaklı adalarla birlikte 618 km2’lik yüzölçüme sahiptir. Doğu-batı uçları arasındaki mesafe 44 km kuzey-güney uçları arasındaki mesafe ise sadece 23 km olan ada üzerinde 1965 yılından itibaren bağımsız bir cumhuriyet idaresi bulunmaktadır.
ENDONEZYA
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Gelenek ve Otoriteye Karşı İslâmî Mücadele)
Güneydoğu Asya’nın en büyük ve en kalabalık ülkesi Endonezya, ancak bin kadarı yerleşime müsait 13.600 adadan oluşuyor. Cava , Sumatra, Bali ve Kalimantan adalarıyla, Moluk ve Sulavesi takım adaları ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu barındırıyor. Cava, Endonezya’yı oluşturan adaların en kalabalığı. Başkent Cakarta ile Cogcakarta (Yogyakarta), Surabaya ve Bandung gibi ülkenin en önemli şehirlerinin bulunduğu bu ada siyasî, ekonomik ve kültürel merkez durumunda. Endonezya adaları, Hint Okyanusu ile Güney Çin Denizi arasında geçiş noktaları olarak hayli önemli bir jeo-stratejik konuma sahipler.
TAYLAND
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Patani ve Asimilasyona Karşı Direnişi)
Siyasal ve sayısal olarak Müslümanlar Tayland’ın önemli bir azınlığıdır.
(…) İslâm Tayland’da, mensuplarının sayısı bakımından, Budizm’den sonraki ikinci dindir. Resmî kayıtlara göre Müslümanların genel nüfusa oranı % 4.05’dir. Bağımsız kaynaklara göreyse 1986 yılında Tayland’da 2.6 milyon Müslüman vardı. Ülkedeki cami sayısı 2573’tür ve her cami başına 183 ailenin düştüğü ve her ailede de 8 ferdin olduğu hesaplanmaktadır. Bangkok İslâm Konseyi üyesi bir Müslüman, Tayland’da Müslümanların sayısının 5.2 milyon olduğunu beyan etmiştir. Bu da nüfusun neredeyse % 10’u demektir.
İSLÂHİYE (GAZİANTEP) SURİYELİ MÜLTECİ KAMPINDA 2 GÜN
İslahiye ilçesinde 1990-93 yılları arasında görev yaparken tanıştığım bir arkadaşımdan yardım telefonu gelmişti. Mesele, ilçeye sığınan Suriyeli mültecilerle ilgiliydi. Büyük yardım kuruluşlarının özellikle sınır boylarındaki mültecilere yardım götürdüklerini, İslahiye genelinde kamp dışında kalan Suriyeli mülteci ailelerle kimsenin ilgilenmediğinden bahisle şunları belirtti
MALEZYA
HASAN T. KÖSEBALABAN - Özet Alıntılar
(Çoğulculuk ve İslâmî Gelişme Modeli)
COĞRAFYA, NÜFUS VE DİN
Güneydoğu Asya’nın merkezinde yer alan 19 milyon nüfuslu Malezya’yı bir bölünmüşlük ülkesi olarak görmek mümkün. Ülke önce coğrafî olarak ikiye bölünür: Güney Çin Denizi’nin birbirinden ayırdığı Borneo adasında kalan ‘ada’ ve Malaya yarımadasından oluşan ‘yarımada’ Malezyaları. Bu iki bölge arasındaki fark yalnızca coğrafî değildir. Her iki kısımda yaşayan halkı birbirlerinden etnik, dinî ve kültürel faktörler ayırmaktadır. Ayrıca Borneo adasında kalan Sabah ve Sarawak eyaletleri yarımada Malezyası’ndakilerle mukayese edilecek olursa özel bazı imtiyazlara sahiptirler.Bu gerçek, federal hükümet- eyalet ilişkilerinde bazı problemlerin mevcudiyetine de işaret ediyor.