Bizim değerlendirmemize göre, Pakistan & Hindistan savaşının kumpas kurgusunu İsrail yapmıştı. Çünkü, İsrail 1948’den beri Hindistan’la çok sıkı – fıkı bir dostluğa sahip ve karşılıklı olarak İsrail’in Arap Ülkeleri ve Filistin’le mücadelesinde Hindistan; Hindistan’ın Pakistan ile savaşlarında, İsrail birbirini büyük ölçüde fiilen desteklemiştir.
O Savaş tırmandırılmış olsaydı, 3. Dünya savaşını çıkarma potansiyeline sahipti. Hindistan & Pakistan savaşı kesinlikle iki devlet arasında kalmaz ve Çin Pakistan’ı desteklerdi. Büyük nükleer güç Rusya da, Çin'in yanında yer alır; ABD ve Avrupa ise Hindistan'ı desteklerdi. En büyük sıkıntıyı da Türkiye yaşayabilirdi. Savaşın en büyük kazananı da İsrail olurdu.
Gerilimin başlamasından hemen sonra, kumpası kuran soykırımcı İsrail’in hesabı tahminen şöyle idi:
Malum, İsrail’in de, ABD Başkanı Trump’ın da en büyük kâbusu İsrail ile Türkiye arasında savaş çıkması. Böyle bir durumda ABD son derece zor duruma düşecektir. Şöyle ki; NATO Sözleşmesi gereği, ABD Türkiye'ye destek olması gerekecektir. Hatta bu destek uzaktan sınırlı bir destek olarak bile kalamaz, çünkü bir NATO müttefikine saldırmak bütün NATO müttefiklerine saldırmak demektir ve bütün müttefikler o savaşa dahil olmak zorundadır. Bu durumda ABD için tek çare, NATO’dan çıkmak olur. Bunun ABD’nin itibarına nasıl bir darbe vuracağı izahtan varestedir. Herhalde, şeytani İsrail aklı Pakistan üzerine oyun kurmakla, Türkiye'yi aynı duruma sokmak ve NATO'dan ayrılmaya zorlamak istiyor.
Malum NATO da birlikten çıkarma diye bir mekanizma yok, taraflar ancak kendileri çıkabilir. Oyun tam olarak şöyle gelişebilir:
Gerilim kontrollü olarak iyice artar. NATO (başta ABD ve İngiltere) Hindistan'a desteğini açıkça beyan eder. Türkiye burada NATO'dan ayrışır, çünkü Pakistan'ın yanında durmak zorundadır. Tek çare NATO'dan çıkmak kalır. Türkiye NATO'dan çıkar, İsrail de muradına erer, artık bu gerilime gerek kalmaz, savaş çıkmadan hemen önce Pakistan Hindistan gerilimi sonlandırılır. Yani benim tahminime göre bu gerilimin esas maksadı Türkiye'yi NATO'dan ayrılmak zorunda bırakmak. Ondan sonra İsrail’in işi çok kolaylaşır, hatta Türkiye olmazsa İsrail NATO'ya da katılabilir. O zaman diğer NATO devletleri maalesef İsrail’i her durumda desteklemek, İsrail için savaşmak zorunda kalır. Türkiye bu kirli oyunu görmeli, savaşa ramak kalsa bile NATO'dan çıkmayı kesinlikle aklının ucundan bile geçirmemelidir.
Şimdi buraya bir nokta koyalım. Üç günü, aşkın bir süredir devam eden İsrail & İran Savaşı sırasında 15 Haziran günü Netanyahu'nun, İran'dan sonra nükleer güç sahibi olduğu için Pakistan'ı da hedef alacaklarına işaret eden açıklamaları, 23 Nisan'da Keşmir’de failleri hala bulun(a)mayan (!) terör saldırısının kaynağını ve Hindistan'ın Pakistan'a saldırtılmasının sebebini de anlatıyor.
Şimdi de, İran'dan sonra, İsrail'in batı dünyasının medyatik terör tetikçisi olarak Pakistan'a da saldırması halinde, ortaya çıkacak durumu analiz edelim:
Bu senaryoda İsrail’in, İran’dan sonra Pakistan’a doğrudan saldırması, dünya siyasetinde çok ciddi ve yıkıcı sonuçlar doğuracak, oldukça olağandışı ve tehlikeli bir gelişme olabilir. Böyle bir hamle, yalnızca bölgesel değil, küresel bir krize yol açabilir.
- Pakistan, nükleer silahlara sahip bir devlettir. İsrail de aynı şekilde nükleer kapasiteye sahiptir. İki nükleer devletin doğrudan savaşa girmesi, ilk kez dünya tarihinde bu kadar açık bir nükleer risk yaratır.
- Böyle bir durumda nükleer caydırıcılığın geçerliliği sorgulanır; bu da diğer ülkeleri (örneğin Hindistan, Çin, Kuzey Kore) daha agresif davranmaya teşvik eder.
- Pakistan, Çin’in stratejik ortağıdır. Çin, İsrail'in saldırısını kendi etki alanına bir tehdit olarak görebilir. Bu durum, Çin ile Batı arasında dolaylı bir vekâlet savaşına veya daha doğrudan bir çatışmaya yol açabilir.
- Rusya ise İsrail’i desteklemese bile, Batı'nın bölgedeki hegemonyasına karşı çıkabilir.
- İsrail’in İran’a saldırısı bazı Batı ülkeleri tarafından “Müslüman bir ülkenin nükleer silahları olmasın ve hatta nükleer teknolojiden faydalanmasın” gerekçesiyle açık ve örtülü şekilde destekleniyor. Ancak Pakistan, BM tarafından tanınan, müttefikleri olan bir devlet. İsrail’in bir başka Müslüman devlete saldırması, İslam dünyasında birleşme duygusunu keskinleştirir, Batı’nın “insan hakları” ve “uluslararası hukuk” söylemleri tamamen geçersizleşir.
- Bu saldırı, laik veya seküler olanlar da dâhil olmak üzere, tüm Müslüman ülkelerde sokak hareketleri, rejim krizleri ve devrimci tepkiler doğurabilir.
- Özellikle Türkiye, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde kamuoyu baskısıyla hükümetlerin İsrail'e karşı daha açık pozisyon alması zorunlu hale gelir.
- Afganistan, İran, Katar gibi ülkeler aracılığıyla bir Sünni-Şii ittifakı dahi oluşabilir – ki bu çok nadir bir şeydir.
- Pakistan’a saldırı, Hint Alt Kıtası ve Orta Asya arasındaki, bilhassa Çin’in enerji hatlarını ve dengeyi bozacaktır.
- Zaten, füze hızıyla yükselmiş olan dünya petrol fiyatları, İran Körfezi'nde yaşanacak yeni bir gerilim sonucu, petrol fiyatları bir füzenin izlediği parabolik çıkış yörüngesi gibi giderek artırabilir.
- Çin, Kuşak-Yol Projesi kapsamında Pakistan'da büyük yatırımlar yaptığı için ekonomik çıkarlarının tehdit altında olduğunu düşünür, buna göre karşı hamle yapar.
- NATO üyesi Türkiye’nin kamuoyu ve iç siyasetinde büyük kırılmalar yaşanır. Türkiye, fiilen Pakistan’ın yanında yer alır.
- Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslüman, toplumsal huzursuzluk ve potansiyel ayaklanmalarla büyük tepkilere yol açabilir.
- ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz destek, Küresel çapta Amerika'nın itibarını bitirir.
Sonuç: İsrail'in “Tetikçilikten” Savaş Suçluluğuna Evrilmesi, savaş ve insanlık suçları Cürümlerinin Fiilen Tescili
İsrail’in İran’dan sonra Pakistan’a da saldırması, onu “batının tetikçisi” imajından çıkarır; küresel bir saldırgan güç, artık nihayet kesinlikle uluslararası savaş suçlusu konumuna getirir.
İsrail’in stratejileri genellikle hedef odaklı, sınırlı operasyonlar şeklinde idi, ancak, son İran saldırısı ile İsrail dizginlenemez bir canavar gibi davranıyor. İran’ın sindirilmesi vaki olursa, daha da azgınlaşacaktır. Bu azgınlıkta sınır tanımayabilir. Pakistan’a doğrudan bir saldırı gerçekleşirse, bu artık post-uluslararası düzenin çöküşü ve küresel savaşın eşiği anlamına gelir.
Şunu da ilave etmek gerekir ki; adeta “Emperyalizim’in kitabını yazan”, tarihte çeşitli hile ve desiseler, kumpaslar kurmakta en mahir bir millet olan İngilizlerin, 1917 Balfour Deklarasyonu ile , Lloyd George'un başbakanlığındaki Britanyalı savaş kabinesinin aldığı kararla başlatılan ve sonuçta Filistin'de bir Yahudi devletinin -İsrail- kurulmasıyla sonuçlanan girişimi ile İslam Coğrafyasının tam ortasına , kanlı habis bir ur gibi, İsrail’i yerleştirmişlerdir. Zaten, Batı emperyal aklı, tam da bu nedenle İsrail’i İslam Ülkelerine karşı TETİKÇİLİK YAPMAK maksadıyla kurmuştur. Kendileri perdenin önünde, demokrat- barış havarisi kesilirken, perde arkasından İsrail’i, fiilen silahlı destek, cesaretlendirme ve azgınlaştırmaya devam edeceklerdir.
Değerlendirme: Bu senaryo düşük ihtimal ama, yüksek etki oluşturacak bir gelişmeye yol açar. İslam Birliği gerçekleşmeye başlar.
Her doğum sancılıdır. Zahmet çekmeden, rahmet olmaz. Her şerde bir hayır vardır.
Ancak duamız odur ki: İslam Birliği’nin doğuşu masumların yüzü suyu hürmetine çok pahalıya mal olmasın.