İslam Ülkeleri Dış Politika İnceleme ve Araştırma Kurulu
Uluslararası Hukuk ve Anlaşmaları İnceleme ve Araştırma Masası
İslam Ülkelerinin Asya, Avutralya ve Afrika Ülkeleri ile İlişkileri İnceleme ve Araştırma Masası
İslam Ülkelerinin Avrupa ve Amerika Ülkeleri ile İlişkilerini İnceleme ve Araştırma Masası
100 YIL ÖNCE VE SONRA ORTADOĞU
Osmanlı Devleti'nin yıkılmasından sonra Ortadoğu'yu işgal eden Batılı güçler, 19. yüzyılda İslam coğrafyasında bulunan toplumların siyasi, dini, etnik ve sosyo-kültürel genleriyle oynayarak çıkarları doğrultusunda, etnik ve mezhepsel olarak ayrıştırmayı başarmıştı.
11 Eylül dünya tarihinin dönüm noktalarındandır.
ABD, 11 Eylül saldırısı sonrasında küresel güç refleksi ile önce Irak ve Afganistan’ı işgal etti, bilahare Suriye’yi IŞİD cetveli ile şekillendirmekte...
ABD’nin 11 Eylül olayına angajmanı, on bin km öteden kalkıp bu ülkeleri işgal etmek oldu.
Dibimizde sonu nereye varacağı belli olmayan bir savaş yaşanıyor.
Otuz üç yıldır topraklarımızda tarihimizin en kanlı ve en çirkef isyanı ile boğuşuyoruz. Coğrafyamız ise ameliyat masasında can veriyor.
Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda bariyer Ermeni devleti inşa süreci hızla ilerliyor. Maşalar katliamlarına acımasızca devam etmekte.
"...Televizyonla dünyanın gerçekliğinden kopan seyirci, televizyondan yayılan fanteziyi giderek bir gerçeklik olarak algılamaya başlar. Kaldı ki, televizyondan yayılan bu fanteziler gerçekliklerini hikâye anlatımında bulmakta ve televizyon bunu en gerçekçi şekilde dramatize eden anlatısıyla sağlamaktadır. Televizyonu çok seyredenlerde bu durum daha da artar ve bu sayede seyirciler giderek içinde bulundukları koşullara hapsolurlar..."
EMPERYALİZM MEDYASI YA DA MEDYA EMPERYALİZMİ(II)
Yeni kitle iletişim araçlarının, multimedyanın, televizyonun henüz olmadığı, gazetelerin baskı ve dağıtımının yetersiz olduğu, okuma yazma oranlarının düşük olduğu dönemlere dönecek olursak; o dönemlerde en etkili kitle iletişim aracı hiç kuşkusuz radyo olmuştur. Bu nedenle radyo, işitsel iletişim, siyaset ve propaganda tarihine adını “radyo savaşları”, “radyonun altın yılları” ya da “parazit savaşları” olarak yazdırmıştır.
Radyo yolu ile medyatik propaganda tarihinde Almanya örneği oldukça çarpıcı bir örnektir. Hitler dönemi, toplumların medya gücüyle ya da diğer bir tabirle gücün medyası ile nasıl etki altına alındığının en bariz göstergesidir. Bugünün küresel medyasının şekillenmesinde o dönemden bu döneme adeta projeksiyon tutmuş, medya emperyalizminin temel felsefeni inşa etmiştir.
Kitle iletişim araçlarının toplum ve siyaset üzerindeki etkisini, Amerikalı siyaset bilimci Richard Fagen’in verdiği şu örnek çarpıcı bir biçimde açıklamaktadır: “Eğer 2 bin kişiyi kitle iletişim araçlarında kilit noktalara yerleştirebilecek bir düzenbazlık şebekesi kurabilme imkânı olsa, Amerika’nın tümünü ve dünyanın büyük bir kısmını ABD Başkanının öldüğüne inandırmak işten bile değildir!”
"...küresel tüketim kültürü, kadim yerel değerleri erozyona uğratarak ve kimliksizleştirerek, hız kesmeden yoluna devam etmektedir. Alış veriş merkezleri(AVM) Postmodern Tüketim Tapınaklarına dönüşürken, bu fantezi saraylarının yaratıcı gösterileri tarafından büyülenen insanlar, alışverişe sadece ihtiyaçları olduğu için giden ve etkin bir şekilde pazarlık yapanlardan, satın almadan metaların arasında saatlerce ve “özgürce” vakit geçiren, sabit fiyatların kabullenicileri haline dönüştü. Geleneksel dönemde zorunlu “ihtiyaç” kavramı üzerine kurulu olan tüketim, geç modern veya postmodern dönemde “arzu” ve “istek” kavramlarına dayalı olmaya başlamıştır..."
"...Suriye ve savaş sorunuyla Avrupa'nın yüzleşmek zorunda kalması ayrı bir fenomen olarak gündeme geldi. Zira kriz Avrupa kapılarına dayanmış durumda. Belki de mültecileri Avrupa kapılarına daha fazla yığmak gerekli. Gerisi gelmesi kaydıyla mümkünse en az Bir milyon..."
...Yakın geçmişte olduğu gibi, gelecekte de kültürel, etnik, mezhepsel bölge dengelerini ABD’nin dizayn etme çabalarını görmezden gelemeyiz. Her ne kadar önceleri uygulanan ve süreç içinde kendi varlık dinamiklerine zarar veren “gun boat” diplomasisinden vazgeçilse de ABD’nin yeni paradigmalarla her zaman küresel jeopolitik güç piramidinde en tepede olmayı amaçladığı bilinen bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır...
Ukrayna’da gerekse Suriye’de adi suçlardan hapiste olan suçluların dahi yönetimler tarafından hazırlanarak sahaya sürüldüğü de bir gerçek. Benzer bir uygulamayı Amerika’nın Irak’ı işgalinde Saddam’a karşı cezaevlerindeki mahkûmları kullanmasından biliyoruz. Hiç tereddütsüz söylemek gerekirse “Gezi Kalkışması” da küresel emperyalizm tarafından düşük yoğunluklu hibrit savaşın fitilini ateşleme girişimiydi. Böylelikle iktidarı etkisiz hale getirip ya diz çöktüreceklerdi ya da tamamen alaşağı edeceklerdi.
“Savaşı düşman topraklarına taşımak” stratejisi bugün sadece terör örgütleri tarafından uygulanan bir taktik olmaktan çıkmış ve tıpkı Afganistan, Irak vb. örneklerde olduğu gibi hegemonik devletler tarafından da bir politika olarak benimsenmiş durumdadır.
Erdoğan'ın Davos'taki “one minute” sözü nasıl ki, İran eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın “İsrail'i haritadan sileceğiz” sloganından daha etkin olmuşsa, “Dünya beşten büyüktür” sözünün de “BM tasfiye olsun, NATO ortadan kalksın” sloganından daha etkin, gerçekçi ve uygulanabilir olduğu unutulmamalıdır.